Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki tartışmanın iş dünyasını olumsuz etkilediği anlaşılıyor.
Yıllar süren çalışmalar sonrasında meydana gelen olumlu imajın kısa sürede yıkılması tarafların menfaatine olan işler değil.
Nitekim Kale Grubu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Zeynep Bodur Okyay, iyi tahmin yapabilen yabancı firma ve yatırımcıların Türkiye’nin potansiyelini bildiğini belirterek, “Türkiye’yi bir kalemde tamamen sildim diyen olacağını zannetmiyorum” demiş.
Türkiye’nin 2019’a kadar bir geçiş dönemi yaşayacağını aktaran Okyay, “Türkiye’nin belli noktalarda güçlü tarafları bulunuyor. Avrupa Birliği’nin (AB) bu kadar lâf söyleyememesinin nedeni aslında biraz mâlî disiplin falan... Bunlar önemli. Oralarda ofsayta düşmemek lâzım” diye de ikaz etmiş.
“Türkiye de doğru işler yaparsa bu işler [sıkıntılar, tartışmalar] toparlanır diye düşünüyorum” diyen Kale Grubu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, “Ticaret zorlanıyor şu anda. Krediler pahalı, vadeler çok uzadı. Meselâ bence inşaat sektöründeki en büyük problem, işin barter’a (takas) doğru gidiyor olması. Böyle olmaz ki... Parasız iş döner mi? Bence orada bir darboğaz, bir sıkıntı var. Bunu çözmek lâzım” şeklinde konuşmuş. (AA, 30 Temmuz 2017)
İhracat sisteminde de değişiklikler olduğuna işaret eden Okyay, yeni ‘sistem’den bahsederken de şöyle demiş: “Türkiye’den ihracat yapma dönemi bitti. Müşteri ihtiyaçlarını da anlamak lâzım. İçinde yaşayamadığınız bir pazarı anlayamıyorsunuz. Kanallara kendiniz entegre olup da Türkiye’deki gibi bir dağıtım ağı kurmak isterseniz o ülkede olmak zorundasınız.”
Başka pek çok yatırımcı gibi Okyay da “arsa” sıkıntısından şöylece bahsetmiş: “Bandırma’daki yatırımı şunun için yaptık; mevcut fabrikalarda sınıra dayandık. Bundan sonra bir şey yapmak istesek büyüyecek yerimiz yok. Bize bir büyüme alanı lâzım. İstanbul’a da yakın bir yer olmalı ki yetkin insan çekebilesiniz. (...) İstanbul’da yer kalmadı.”
İnşaat sektörünün büyüdüğü bir gerçek. Ancak bu büyümenin sağlıklı olduğunu söylemek kolay değil. Hem ekonomik açıdan hem de sosyal neticeleri bakımından. İstanbul’daki kötü yapılaşma örneğinin, kule/bina anlayışının bütün Anadolu’ya yayılması önümüzdeki yıllarda sıkıntının daha da büyüyeceğini göstermez mi?
Türkiye’yi idare edenlerin dikkatini çekiyor mu bilemeyiz, ama Okyay’ın hatırlatması mutlaka dikkate alınmalı.
Kale Grubu, üretimi itibarıyla belki de inşaat sektöründeki sıkıntıyı en önce hissedenler arasındadır. İnşaat sektöründe bir darboğaz, bir sıkıntı varsa bu sıkıntı başka sektörleri de etkilemez mi? İdarecilerin bu hususta her hâlde bir düşündükleri vardır.
Ayrıca ifade etmeye ihtiyaç olmadığı üzere eğer hemen gerekli tedbirler alınmazsa inşaat sektöründeki kriz büyür ve diğer sektörler de bundan etkilenir.
Orada ve ortada bir sıkıntı varsa görelim ve gerekli tedbirleri bugünden alalım vesselâm.