Bir müddet daha sistemle ilgili tartışmalar devam edecek gibi görünüyor.
Bu çerçevede Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve anayasa hukuku uzmanı Prof. Bertil Emrah Oder, AKP ve MHP’nin üzerinde uzlaştığı “Cumhurbaşkanlığı sistemi”ni de içine alan Anayasa değişikliği teklifini değerlendirmiş.
“Bu model, Türkiye’nin 1908 yılından bu yana uygulamaya çalıştığı parlamenter sistemden tamamen farklı bir sisteme geçiştir” diyen Prof. Dr. Oder’in ilk tesbiti şöyle: “Siyasi tarihe baktığımız zaman bu tarz olağanüstü süreçler yaşayan toplumlarda böyle arayışlar karşımıza çıkıyor. Ama şu an yaşadığımız daha temel bir sıkıntı var. Genel olarak siyasi aktörlere baktığımızda tüm partilerin daha çok Cumhurbaşkanı üzerinden bir tartışmaya girdiklerini saptıyoruz. Oysa bu taslağı Cumhurbaşkanlığı makamından ayrı tutup parlamento üzerinden tartışmanın daha fazla anlam taşıdığını ve bize çok daha fazla içgörü kazandıracağını düşünüyorum.”
Başka uzmanların da dikkat çektiği önemli bir noktaya anayasa hukuku uzmanı Prof. Dr. Oder de dikkat çekiyor: “Türkiye, çok uzun zamandır demokratikleşmeyi yani özgürlük sorununu gündemine almıyor, güvenlik kaygıları daha ağır basıyor. Bunun sebebi hiç kuşkusuz terörün tırmanışı ve dış politikadaki etkenler. Bunları bir ölçüde olağan karşılayabiliriz. Ama Türkiye’nin çok ciddi bir hukuk devleti krizinden geçtiğini de görüyoruz. Yargıdaki çürüme, yozlaşma, adil yargılanma hakkına yönelik ciddi ihlaller, ifade ve basın özgürlüğü alanındaki düşük performanslar, gazetecilerin uluslararası endekslerde risk altında sınıflandırılması, toplumsal şiddet sorunu... Bu kırılganlıklara anayasal ya da yasal reformlar eliyle çözüm üretilmezken sadece hükümet sistemini öncelemek, otoriterlik açısından kaygıların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu haliyle taslağın önemli kırılganlıklar içerdiğini düşünüyorum.”
Taslağı savunanların “Yasama yapma yetkisini hükümetten alıp parlamentoya veriyoruz” dediğinin hatırlatıldığı bir soru üzerine de şu cevap verilmiş: “Parlamenter sistemlerde parlamentolar sadece yasama ya da hükümeti denetleme parlamentoları değildir. Toplumsal sorunların tartışıldığı ve siyasette merkezi rolü oynayan kurumlardır. Oysa başkanlık sistemlerinde parlamentoların müzakereci işlevi azalır. Önerilen sistem gelirse parlamento siyasi açıdan merkezi rolünü kaybedecek, siyasi alanın biçimlenmesinde ve dile getirilmesinde ana aktör Cumhurbaşkanı olacak. Daha silikleşmiş bir Meclis’le karşılaşacağız. Özellikle Cumhurbaşkanı ile Meclis seçimleri eşzamanlı yapılırsa, toplumdaki baskın siyasal eğilim ne ise yürütmenin ve yasamanın o şekilde oluşmasına neden olacak.”
Getirilmek istenen sistemle ilgili olarak sürekli Amerika’daki sistemin hatırlatılması üzerine de Prof. Bertil Emrah Oder şunları söylemiş: “ABD’de başkanlık sistemi yasama ve yürütme organlarına güvensizlik üzerine kurulmuştur. Bunun kökeninde ‘Güç yozlaştırır. Mutlak güç mutlaka yozlaştırır’ anlayışı yatar. Çoğunluğun tiranlığının engellenmesi için organların farklı zamanlarda seçime gitmesi gerekir. Oysa önerilen modelde hem seçim zamanları bakımından farklılaşma yok hem de parlamento kendi seçimlerini yenilediği takdirde Cumhurbaşkanı’nın da seçimlerinin yenilenmesi konusunda güvence var. Bu ilk başta olumlu görünebilir ama gerçek anlamda dengeleyici değil. Çünkü Cumhurbaşkanı tek başına seçimlerin yenilenmesine karar verebilirken, Meclis bu kararı alabilmek için nitelikli çoğunluk koşuluna uymak zorunda.” (Konuşan: Kübra Par, Habertürk g., 25 Aralık 2016)
Tayinlerde TBMM’nin söz hakkı olmamasını da eksiklik olarak gören Prof. Oter, uygulamada parti içi demokrasinin olmadığını hatırlatıp yeni düzenlemenin bu konuda bir yenilik getirmediğini de hatırlatmış.
Tartışmaya bile gerek yok ki kişi ya da kişiler için anayasa değişiklikleri yapılması uygun değil. Birinci öncelikli meseleler yerine ‘kabuk’ tabir edilen ikinci ya da üçüncü öncelikli konularda değişiklik yapılmak istenmesi Türkiye için enerji israfı anlamına gelir.
Tam işleyen bir hak, hukuk, adalet sistemi kurulabilse ve siyasi partiler ve seçim kanunlarında iyi yönde değişiklikler yapılsa çok daha isabetli olmaz mıydı? Kişi ya da kişiler için yapılacak düzenlemeler geçmişte de fayda vermemiştir, gelecekte de vermez. Getirilmek istenen sistemi bütün dertlerin dermanı ve adeta ‘sihirli bir el’ olarak görmek kadar yanıltıcı bir tavır olabilir mi?
Kural: Her şeyi olduğu gibi vasfet, tanımla, bil, tanı, tanıt!