Tekrar etmiş olacağız, ama mecburuz: İsimlerin değişmesiyle hakikat değişmez. Dünyanın ‘elma’ dediğine birileri ‘ayva’ dese onun dediğini dikkate alan olur mu?
Türkiye’nin derdi yöneticilere nasıl hitap edileceğinden ziyade, nasıl bir sistemle idare olunacağıdır. Adına demokrasi denilse ve orada hak, hukuk ve adalet olmasa o yönetim gerçek anlamda demokrasi olur mu?
Bir süredir yönetim sistemi değişikliğinden bahsediliyor. Ülkemiz, eksikleriyle beraber şu anda parlamenter sistemle idare olunuyor. Cumhurbaşkanı var, başbakan var, TBMM var, bakanlar var. Bu sistem yerine “başkanlık sistemi”nin gelmesini isteyenler var. Tartışmalar devam ederken bir isim değişikliği yapılarak istenen yeni sistemin “cumhurbaşkanlığı sistemi” olduğu ilân edildi. Ne oldu da istenen sistemde isim değişikliği yapıldı? Bir partinin yeni sisteme destek şartı buymuş. “Başkanlık” olursa destek yok, “cumhurbaşkanlığı” olursa destek var. Arzu edilen sistem aynı, ama isimlendirme farklı. Bugün cumhurbaşkanlığı denir, yarın bir gün başkanlık ya da başka bir gün başka bir isim...
Peki, olması gereken nedir? Siyaset bilimci Prof. Dr. Üstün Ergüder bu konuların sorulduğu bir röportajda önemli konulara dikkat çekmiş. Dünyadaki başkanlık sistemleri üzerinde çalışmış bir siyaset bilimci olan Prof. Dr. Ergüder’in değerlendirmelerinin bir bölümü şöyle: “Tabiî yeni bir sistem tasarlıyorsanız -ben olaya parlamenter sistemden yanayım, başkanlık sisteminden yanayım diye bakmıyorum; benim baktığım taraf, insan haklarına saygılı demokratik bir düzenin getirilmesidir- bu da başkanlık sistemi olacaksa, güçlü kontrol mekanizmaları olmalı. Bizim sadece başkanın yetkileri üzerine değil, parlamentonun ve yargı organlarının da yetkilerine odaklanmamız lâzım. Benim Türkiye’de yapılan konuşmalardan anladığım, öyle bir başkanlık sistemi isteniyor ki, parlamento da, yargı da başkana biat etsin. Bunu Allah göstermesin. Bundan korkum var. (...) Parlamentoyu güçlendirecek tedbirlerin alınması lâzım. Biz şimdi partili cumhurbaşkanını getirip, şu andaki seçim sistemini kullanırsak, yandık. Cumhurbaşkanı ya da parti lideri kimse, o adayları tesbit eder. Sen istediğin kadar kanunlarla parlamentonun yasama yetkisini arttır, işe yaramaz. (...) ABD’de başkan bir büyükelçi, bir mahkeme üyesi atayacaksa, bu Kongre’nin onayından geçiyor. Kongre onaylamadan atanmıyor. Kongre’de komisyonun önüne çıkıyorsun, ifade veriyorsun. Orada seni beğeniyorlar veya beğenmiyorlar. Orada, ‘o partidensin, onun adamısın’ kriterleri işlemiyor. Bunlar olumlu şeyler. Yeni sistemi tasarlarken bunların çok iyi düşünülmesi lâzım.” (Konuşan: İrfan Bozan, aljazeera.com.tr, 1 Kasım 2016)
Netice olarak isimlendirmeden daha önemli olan insan haklarına saygılı demokratik bir sistemin getirilmesidir. Mevcut seçim sistemini değiştirmeden getirilecek ismi yeni bir sistem gerçekten yeni olmayacak ve Türkiye’ye bir fayda sağlamayacak.
Bakınız, denetleme olmadığı durumlarda öğrenci yurtları bile idare edilemiyor. Öğrenci yurdu idarecileri için istediğimiz denetlemeyi Türkiye’yi idare edenler için istememek yanlış olma mı? Çok mahir bile olsa yetkileri tek bir kişiye bırakmak fıtrat kanunlarına da aykırı olur. İnsanoğlu hata yapabildiğine göre hesap sorma ve denetleme mutlaka gereklidir.
En önce; hak, hukuk ve adalet diyen bir sistem kurmak şart vesselâm.