Hem aile, hem de eğitim Türkiye’nin ihmal edemeyeceği, bu noktadaki sıkıntılara derhal çare üretmesi gereken meselelerdir.
Hangisinin öncelikli olduğunu tartışmak bile gerekmez. Çünkü bunları birbirinden ayrı düşünmek imkânsızdır.
Çocukların ilk ‘muallimi, öğretmeni’ aile olduğuna göre işe aileden başlamak her halde daha isabetli olur. Bu kadar önemli olmasına rağmen ailenin ihmal edildiğini söylesek itiraz eden olur mu? Son yıllarda boşanmaların artması hepimizi derinden düşündürmesi icap ettirmez mi?
Ailenin tahribinde en büyük sorumluluk başta televizyon olmak üzere medya vasıtalarındadır. Sabahtan akşama kadar aileyi hedef alan görünüşte masum, gerçekte zararlı yayınlarla nereye varabiliriz ki? Bu meseleler ara sıra gündeme gelse de aile ve çocukları koruyan kararlı adımların atıldığını söylemek mümkün değil.
TBMM Dilekçe Komisyonu, uzun süredir üzerinde çalıştığı “Evlilik/izdivaç Programlarının Aile Kurumuna Olumsuz Etkilerinin Araştırılması ve Alınabilecek Önlemlerin Belirlenmesi Raporu”nu 1 Mayıs 2018’de tamamlamış. Haberlere bakılırsa ilgili komisyon, evlilik/izdivaç amaçlı programların “genel ahlâka, manevî değerlere ve ailenin korunması ilkesine aykırı olduğu, insan onuruna aykırı yayın yapıldığı, özel hayatın gizliliğinin ihlâl edildiği, evlilik birliğinin maddiyata indirgendiği, kişilerin fiziksel özelliklerinin alay konusu edildiği, reyting alma uğruna profesyonel kişiler tarafından kurgulanmış senaryoların gerçekmiş gibi izleyiciye sunulduğu” yönündeki şikâyetler üzerine harekete geçmiş ve tarafları dinleyip raporunu neticelendirmiş. (Milliyet, 7 Mayıs 2018)
Rapordaki bazı teklifler şöyle sıralanmış:
* Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, yapımlar öncesinde yayının toplum, aile, özellikle çocuk ve gençler üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerini değerlendirerek bu konuda uzman eşliğinde ön çalışma yapmalı.
* Yapımlarda eğlence yerine amacına yönelik eğitim ve öğreticiliğin hedefte tutulmalı.
* Programlar, sunucu ve katılan kişiler açısından özel hayatın ifşası, öz hayat öykülerinin duygu sömürüsü aracı hâline getirilmesinin önüne geçilmesi, evlilik ve aile hayatının itibarını yüceltici söylemlerin teşvik edilmeli.
* Medya yapımcıları, hizmet sağlayıcıların ürettikleri bütün programların “aile dostu yapım” olup olmama noktasında değerlendirmeye tabi tutmaya yönelik bazı kriterlerin belirlemeli.
* Firmaların “aile dostu yapım”lara reklâm verme konusundaki tercihlerinin reklâm konusu ürünün marka değerinin değerlendirilmesi noktasında da belirleyici olacağı bir modelin oluşturulmalı.
* Ders müfredatı içerisine aile, evlilik müessesesi, kadının değeri, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konuların dâhil edilmeli.
* Diyanet İşleri Başkanlığı, bu konuda kamuoyunu bilgilendirici çalışmalar yapmalı.
Hazırlanan bu rapor, hastalığın büyük ölçüde tesbit edildiğini ve çarelerin sıralandığını gösteriyor. O halde idarecilerimizden isteğimiz, bu raporun gereğinin yapılmasıdır. Zararlı olduğu noktasında ihtilâf olmayan bu programlar mutlak surette engellenmeli ve aileyi muhafaza eden programlar hem maddî hem de manevî olarak desteklenmeli. Aksi halde Allah muhafaza etsin, koruyacak bir aile kalmayabilir.