Herkese hayırlı ve uzun ömürler dileyerek yine bir ölüm yazısına bismillah demek icap etti. Çünkü ölüm durmuyor, aksine sür’at peyda ediyor.
Ölüm haberlerini gördükçe Üstad Bediüzzaman Said NursÎ Hazretleri’nin “Her bir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm elbette hayattan ziyade bir istediği var” tesbitini hatırlamak isabetli olur. (Şuâlar, On Birinci Şuâ)
Uzun süre hastanelerde çalıştığı için tanıyan komşularımızın ‘doktor’ diye hitap ettikleri amca oğlu Yahya Çakır (67) Ağabeyimizi de ebedî âleme uğurladık. 26 Temmuz Çarşamba günü ikindi vakti vefat haberini aldığımız Yahya Ağabeyimiz, bir süreden beri hastanede tedavi altındaydı. Zaten vefatı da ‘yoğun bakım’ ünitesinde oldu.
Yahya Ağabey uzun yıllar hastanelerde çalışmıştı ve pansuman, iğne, tansiyon ölçme gibi konularda eli yatkındı. Geçmiş yıllarda hele köylerde her hasta olanın hemen doktora gitme imkânı olmazdı. Bu bakımdan Yahya Ağabey, köyümüzdeki hastaların ilk müracaat ettiği, derdini anlatıp ilâç istediği ya da daha önce doktorların verdiği iğnesini yaptığı bir isimdi. Bu sebeple de herkes ona ‘doktor’ diye hitap ederdi. Bu sebeple komşu köylerden bazıları onun gerçek ismini bile bilmezdi. Hastaların ayağına gider, elinden gelen her türlü yardımı yapardı. Tabiî ki bu işlerden bir kuruş maddî karşılık beklemediği ve almadığı da yine herkesin şahit olduğu güzel bir hasletiydi.
Yahya Ağabey, imkânları ölçüsünde Risale-i Nur derslerinin de müdavimiydi. İstanbul’da bulunan hemşehrilerimizin oluşturduğu bir ‘gençlik platformu’ vardı ve bazen onbeş günde bir, bazen de ayda bir çay içmek ve sohbet etmek için bir araya gelirdik. Bu sohbetler esnasında geçmişlerimizin ruhlarına ithafen Kur’ân-ı Kerîm ve duâ okunmasının yanında Risale-i Nur’dan bahisler de okunurdu. Bütün komşularımız şahittir ki, Yahya Ağabeyimiz eğer hasta yatağında değilse bu sohbetlere mutlaka katılırdı. “Ağabey, bu kadar zahmet etme. Hastasın, yaşlısın, istirahat et” dediğimizde “Olur mu öyle şey” der ve İstanbul’un en ücra köşesinde de olsa bu buluşmalara katılırdı. Köy komşularımızı kendi evine de dâvet eder ve bu kaynaşmanın devamı için herkesi teşvik ederdi.
İstanbul’da vefat eden amca oğlu Yahya Ağabeyin cenazesini vasiyeti üzerine doğduğu köy olan Ormancık’a (Çayeli/Rize) götürdük ve kendisinden yaklaşık 6 ay önce (17 Şubat 2017) vefat eden kardeşi Enver Ağabeyin yanına defnettik.
Bu vesile ile bütün geçmişlerimize Allah’dan rahmet ve mağfiret diliyoruz. İnşallah ölümlerden ibret alıp, hayat imtihanını kazananlardan oluruz. “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” hadis-i şerifini de akılda tutmakta fayda var. Modern dünya ölümü görmek ve göstermek istemese de ölüm her an yanıbaşımızda. Ebedî âleme hazır olanlar için ölüm korkulacak bir şey değil, aksine dostlara kavuşmak için bir bilet, bir vesiledir. Ölüm öldürülemediğine göre onun/ölümün hayattan ziyade istediğini bulmak lâzım.
Yahya Ağabeyin vefatı vesilesiyle taziyelerini bildiren bütün ağabey, kardeş ve ahbaplarımıza binler teşekkür ediyoruz. Ne mutlu hayat imtihanını kazanabilenlere. Amin.