Ölümün soğuk yüzü insanları ürkütüyor, ama Kur’ân’da ifade edildiği üzere her nefsin ölümü tadacağı ve Allah’tan gelip yine ona döndürüleceğimiz de bir gerçek.
Halamın vefatı dolayısıyla memleketimiz Çayeli’ne giderken ‘sanal âlem’de paylaştığımız bir fotoğrafta, yol arkadaşımızın tebessüm halinin resmedilmesi bir ağabeyimizin dikkatini çekmiş. Mesajında, “Cenazeye mi düğüne mi?” diye sormuş. Biz de, “Ölüm bir kavuşma olduğuna göre, insanın mahbubuna/sevdiğine kavuşması için tebessüm edimez mi?” şeklinde mukabele ettik.
Tabiî ki ölümün ‘Şeb-i Arus/Düğün Gecesi’ olması insanın cüz-i iradesini iyi yönde kullanması ve Allah’a kul olmasıyla mümkündür. Yoksa, her ölen kavuşur, ama mühim olan Cennete, Cemalullah’a kavuşmaktır. Allah muhafaza etsin, zulümata kavuşma ihtimali de vardır.
Merhume Rabia Çiftçi Halam, 10 yıldan fazla bir süredir felçli ve yatağa mahkûm haldeydi. Son haftalarda hastanede tedavi altındaydı, orada vefat etti. Çektiği bunca hastalığa rağmen, konuşabildiği günlerde hiç şikâyetçi olmadı. “Nasılsınız?” diye sorulduğu her defasında, “Allah’a şükür iyiyim. Hiçbir şeye ihtiyacım yok” derdi. Hastalıklar, hakkında inşallah keffaret olmuştur. Onun ve vefat eden bütün akraba ve tanıdıklarımızın mekânı Cennet olsun inşallah.
Cenaze günleri bilhassa Karadeniz için karlı günlere tevafuk etti. İlçe merkezlerine bile 70 cm kar yağdığı düşünülünce, sahilden 30 km uzaklıktaki köylerin durumunu hayal edin. Ana yollar hariç, bütün mahalle yolları kapalıydı. Cenazenin defnedileceği mahallemizin yolu öncelikli olarak ulaşıma açıldı ve çok büyük sıkıntılar çekilmeden defin gerçekleştirildi.
Bu vesile ile Çayeli ilçe merkezinin de ‘beyaz rahmet’e teslim olduğunu ifade etmek gerekir. Cenaze günü akşam saatlerine kadar ilçe merkezinde su dahi akmıyordu. Bir gün önce saatler süren elektrik kesintisi yaşanmış. Köylerin durumu daha vahim. Bir haftayı aşkındır sadece Senoz Vadisinde 10’dan fazla köyde elektrik yoktu. Elektrik olmayınca cep telefonları da devre dışı kalmış. Dolayısı ile neredeyse aynı köyden insanlar, kendi köylerindeki cenazeden haberdar olamıyor. Cenazeyi komşu köylere haber verme imkânı da kalmamış.
Elbette geçmiş yıllarda daha fazla kar yağan yıllar olmuştur. Ama o yıllarda insanların büyük bir çoğunluğu köylerde yaşıyordu. Dolayısı ile yürüyerek gidip her türlü haberi verme imkanı vardı. Şimdi ise köylerde yaşayan insan sayısı bir elin parmakları adedine düşmüş. Neticede Rize’nin, Çayeli’nin, Senoz Vadisinin köylerini mağdur gördük.
Belediyeler bu yoğunlukta kar yağışı beklemiyor olsalar ki, ilçe merkezleri de felç durumdaydı. Sokak başlarında ‘kar tepeleri’ oluşmuştu.
Maksadımız kimseyi itham etmek değil, ama insana insan değeri vermek gerekir. Düşünün ki ilde/ilçede sular kesilmiş ve bu kesintinin ne kadar süreceği, tahmini bilgi olarak dahi olsa ilân edilmiyor. Bu mu ‘önce insan’ devri?
Milletin imkânları milletin hizmetine sunulsun ve insanlara değer verilsin...
Bu vesile ile bütün geçmişlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyoruz. Yerleri, mekânları Cennet olsun inşallah. Amin.