Bir eğitim yılı daha sona erdi ve milyonlarca öğrenci gayretlerinin neticesi olarak karnelerini aldı. Peki, öğrencilere karne veren sistem ve yöneticilere kim karne verecek? Mevcut eğitim sistemimiz dünya ölçülerine göre geçer not olabilir mi?
Eğitim sisteminin problemli olduğu herkesin bildiği bir konu. Okul ders kitaplarının muhtevası çok arzu edilmesine rağmen düzeltilebilmiş değil. Sistem, büyük ölçüde tek tip anlayışın hakim olmasına hizmet ediyor.
Lütfen, hiç kimse eğitim sisteminin sıkıntılarını maddî imkânsızlıkla açıklamaya çalışmasın. Elbette çok zengin bir ülke değiliz, ama mevcut imkânları kullanamadığımız da ortada. Daha doğrusu eğitim sisteminin düzelmesi bakımından paraya ihtiyaç duymayan adımları dahi atabilmiş değiliz. Önce parasız yapılabilecek işleri yapalım, sıra para ile yapılacak güzel işlere de gelir.
Okullarda yapılması gereken en önemli şey, okumayı öğrettiğimiz çocuklarımıza, öğrencilerimize; okumayı sevdirmek olmalı. Bunu başarabilirsek okullar tatil de olsa öğrenmek ve eğitim hayat boyu devam eder. Günümüzde okumayı sevmek, ders kitapları dışında kitap, dergi ve gazete okumak ayrıca önemli olmuştur. Başka hangi metodla çocuklarımızı ve gençlerimizi ‘sanal âlem/internet dünyası’ndan uzak tutabiliriz?
Bazı okullarda uygulanan kitap okuma saatlerini daha ciddî ve daha yaygın hale getirmek durumundayız. Dikkat edilirse böyle bir adım için çok paraya da ihtiyaç olmaz. Kitap okuyan öğrencilerin mutlak surette teşvik edilmesi ve desteklenmesi lâzım. Maddî ve manevî teşviklerle kitap okuyan öğrenci sayısı arttırılabilir ve arttırılmalıdır. Tatil döneminin bu meselelerin konuşulması ve çareler aranmasına vesile olması arzu edilir.
Eğitim sisteminin kronik dertlerinden biri de öğretmen ihtiyacının karşılanmamış olmasıdır. Ya bu deve güdülsün, ya da bu deve güdülsün! Türkiye hayatî önem taşıyan eğitim sistemini öğretmensiz bırakacak kadar zengin değil. Biraz daha az kaldırım taşı döşensin, ama ihtiyacı karşılayacak sayıda öğretmen tayin edilsin.
Tabiî ki gizli işsizlik çeken öğretmenler de olabilir ve onları da doğru yerde istihdam etmek yine yöneticilerin vazifesidir. Her yeni millî eğitim bakanına göre değişen değil, Türkiye’nin uzun dönemli ihtiyaçlara göre programlanmış bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Ona göre de öğretmen yetiştirmek durumundayız.
Hiç unutmamamız icap eden bir gerçek de şudur: Günün şartlarına uygun dört dörtlük bir öğrenci ve eğitim sistemi arzu ediliyorsa işe öğretmenlerin eğitiminden başlamak durumundayız. Mimar Sinan gibi ustalar, eğitimciler Selimiye gibi eserlere imza atar. Fatih’lerin yetişmesini istiyorsak, önce Akşemseddin’ler olmalı.
Okullar tatil oldu, ama eğitimin ve okumanın tatili olmaz. Haydi kitap okumaya...