Ülkemizin zaman kaybetmeden ‘normal hal’e dönmesi gerektiği yerli ve yabancı pek çok isim tarafından ifade ediliyor.
Olağanüstü Hal rejiminin ve uygulamalarının uzun dönemde Türkiye’ye fayda değil, zarar verdiğini idarecilerimiz de bilir ve biliyor.
Nitekim, 15 Temmuz’dan sonra başlatılan OHAL uygulamalarının ilk 45 günde sona ermesinden dahi bahsedilmişti. Her ne kadar uygulama farklı olsa da başbakan bile “OHAL şartlarından referandum yapmak istemeyiz” deme ihtiyacı duymuştu. Bu bakımdan OHAL’i savunmak ve devamını istemek pek makul görünmüyor. Zaten Avrupa Birliği yöneticileri de bu noktada hatırlatmalar yapıyor ve Türkiye’nin bir an önce OHAL rejiminden çıkmasını tavsiye ediyorlar.
İdarecilerin OHAL rejimini, bu sistemi benimsemesi kendi açılarından kârlı gibi görülebilir. Neticede “Tak diye emrediyorlar, şak diye yerine geliyor” görüntüsü var. Fakat Türkiye’nin meseleleri bu sistemle, bu yöntemle çözülebilir mi? Bugün yapılan her yanlış, önümüzdeki aylarda ya da yıllarda Türkiye’yi yeni faturalar ödemek durumunda bırakabilir. Başka bazı ülkelerin de OHAL uyguladıkları hatırlatılarak bu sistem savunulmaya çalışılıyor, ama bunun da bir inandırıcılığı yok. Bu uygulamanın geniş kitleleri bu kadar mağdur ettiği başka bir ülke şu an için mevcut değildir. Nihayetinde bir günde on bin kişinin işsiz kalmasına şahit olunuyor.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Raad Al Hüseyin de yaptığı açıklamada, Türkiye’de Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerinde (KHK), hukuk standartlarına uyulduğunu söylemenin çok zor olduğunu hatırlatmış.
Devlet yasaları dışındaki kararname ve yönetmeliklerin insan hakları ve uluslar arası hukuk değerlerini ihlâl etme gerekçesi olarak kullanılmaması gerektiğini vurgulayan Hüseyin, bazı ülkelerde yasaların engel gibi görülme eğilimi görüldüğünü ve bu durumun yakından izlenmesi gerektiğini söylemiş. Türkiye’de KHK’lar aracılığıyla bazı raporlara göre 150 bin devlet görevlisinin açığa alındığını belirten Hüseyin, “Böylesine büyük görevden alma ve gözaltı rakamlarında hukuk kuralları açısından standartlara uyulduğunu söylemek çok zor” demiş.
Bir kalemde, bir KHK ile binlerce kişinin mağdur edilmesi adaletle izah edilebilir mi? Bunların içinde bir kişi bile mağdur olmuş olsa, adalet zedelenmiş olmaz mı? Türkiye’yi idare edenlerin adaleti zedelememe kaygısı ve endişesi olmalıdır. “OHAL var, olur böyle vak’alar. Zamanda mağduriyetler giderilir” savunması kusura bakılmasın, ama sadece geçersiz bir avunmadan ibarettir.
Netice olarak OHAL rejiminin uzun dönemde Türkiye’ye ve millete bir faydasının olmadığını görmek lâzım. Unutmamak gerekir ki hak, hukuk ve adaletin mükemmel şekilde işlemediği bir yerde ‘ot’ dahi bitmez. Değil ki huzur, barış ve kardeşlik olsun.
Ülkemiz bir gün dahi kaybetmeden hak, hukuk ve adalet yolunda ilerlemeli ve ‘normal hal’e dönmelidir. Adalet noktasında ‘normal hal’de bile itirazlar varken OHAL’de itirazların olmaması mümkün mü?
OHAL rejiminin Türkiye’ye yük ve ayak bağı olduğu görülmeli vesselâm.