Eğitim sisteminin arzu edilen seviye ve kaliteye ulaşması için ne kadar konuşulsa yine de fazla değildir.
Çünkü dertleri bertaraf etmenin başka yolu iyi insanlar yetiştirebilen eğitimle mümkün. Formül belli: Ne kadar iyi eğitim, o kadar iyi insan.
Bütün dünya daha iyi bir eğitim için nelerin yapılacağını konuşuyor, tartışıyor. Ve her geçen gün daha iyi bir eğitim için yeni teklifler ortaya atılıyor. Eğitim konusunda başarılarını tasdik ettiren ülkelerin bunu yaparken öğrenci ve velileri dinlediği, onların gözüyle çare aradığı görüldü. Öğrenci ve velilerin taleplerini dikkate almayan bir sistem, bir idare eğitimde kalıcı başarılara imza atabilir mi?
Türkiye’de de bu yönde çalışmalar yapılıyor. Eğitim Reformu Girişim (ERG) ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) çocukların gözüyle eğitim şartlarını araştırmış. Araştırmanın ortaya koyduğu tabloya göre çocuklar okul şartlarını şöyle anlatmış:
“Ben sabahçıyım, sabahın 5’inde kalkıyorum. Çok zor oluyor.” “Teneffüslerimiz çok kısa, nasıl geçtiğini bile anlamıyoruz. Dışarıya çıkıyoruz bir bakıyoruz zil... 10 dakika teneffüs çok az.” “Tuvaletler pis, böyle burnunu tıkıyorsun öyle giriyorsun.” “Yani bence, hani öncelikle insan okula gelmek istiyorsa yani okulun biraz güzel olması gerekir. Hani kendine doğru çekmesi gerekir insanı, yoksa iç açıcı değilse kimse gelmek istemiyor.”
25 ilde yapılan çalışmaya 2014-2015 eğitim yılında 4, 5 ve 7. sınıfta okuyan 2 bin 72 çocuk katılmış. Araştırma 2019’a kadar kaldırılması planlanan sabahçı-öğlenci olarak uygulanan ikili öğretimin ortaya koyduğu problemlere dair önemli neticeler de sunmuş. Aynı araştırmada okullarda kütüphane bulunma nisbetinin çok düşük olduğu da ortaya konulmuş. (http://www.aljazeera.com.tr, 12 Ekim 2016)
Keşke bu ve benzer çok sayıda araştırma öğrenci velileri arasında da yapılsa. Her kim eğitim sistemini samimî olarak düzeltmek istiyorsa hem öğrencilerin hem de velilerin taleplerini, tekliflerini duymak mecburiyetindedir. Tabiî ki öğretmenleri de dinlemek icap eder. Öğrenci ve velilerle muhatap olan öğretmenler olduğuna göre öğretmenleri dinlemeyen bir sistemin verimli olması mümkün olur mu? Öğretmenlerin eğitimdeki problemleri çok yakından bildiği belli. Bazen konuşmalarına şahit olup da “Bu çözüm tekliflerini üst makamlara ulaştırmıyor musunuz?” diye sorduğumuzda öğretmenler acı acı gülmeyi tercih ediyor. Çünkü öğretmene “Eğitim sisteminin problemi nedir? Sizce çare ne olmalı?” diye soran yok! Şaşırıp da sormadan bir çözüm teklifi sunanlara da “Başka işin mi kalmadı? Söyleneni yap, boşver” tavrı sergileniyor.
Eğitim sistemindeki sıkıntılar hepimizin derdi. Çareyi de hep birlikte bulabiliriz ve bulmalıyız. Hem öğrencileri, hem velileri, hem de öğretmenleri dinleyen, tekliflerden istifade eden bir sistem kurmak mecburiyetindeyiz. Tekliflerden istifade eden bir sistem kurabilirsek eğitimdeki sıkıntıları çok kolaylıkla aşabiliriz.
Bunun için önümüzdeki eğitim yılını beklemeye bile gerek yok. Samimî olarak bugün adım atalım, yarınki günlerde netice alırız inşallah.