Türkiye’deki okullarda okuduktan sonra araştırma ve çalışmalarını Amerika’da devam ettiren ilim adamımız Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Ödülü alması çok konuşuldu.
İdarecilerimiz de bu neticeden dolayı çok sevindiler, ama ilim adamlarının önündeki engellerin kalktığı söylenebilir mi?
Bir müddettir Türkiye’de bulunan ve çeşitli üniversiteleri ziyaret eden Prof. Dr. Aziz Sancar, İstanbul Kavacık’taki Medipol Üniversitesinde de bir konuşma yapmış ve Nobel ödülü almanın değil, Nobel’e götüren çalışmalar yapmanın önemli olduğunu söylemiş.
Bir gazetecinin, Nobel’in hedefi olup olmadığını sorması üzerine Sancar, şunları söylemiş: “İsveçliler dünya bilimine büyük bir katkı yaptılar Nobel’i vermekle. Çünkü Nobel’i verince bütün insanlığın dikkati bilime çevriliyor. Nobel almak bence o kadar önemli değil, Nobel’e götüren çalışmalar önemli, hayatın birçok sırrı var, onlardan birini keşfetmek önemli. Okuyanlarınız vardır, ‘Bir şeyi bir ben biliyorum, bir Allah biliyor’ demişimdir. Bir buluşumuz olduğu zaman gittim eşime, bunu söyledim. O, önemlidir. Nobel onların bir yan ürünüdür, Nobel gaye değildir. (...) Önemli olan temel bir şey bulmak, tabiatın bir sırrını ortaya çıkarmak. O ne olursa olsun eninde sonunda milletimize, memleketimize, insanlığa faydalı olacaktır, önemli olan odur. Gaye, o olmalıdır, gaye Nobel almak olmamalıdır. Nobel’i kimse gaye yapmasın ve çocuklarınıza lütfen ‘Oğlum büyüyecek, Nobel alacak’ diye söylemeyin.” (AA, 27 Mayıs 2016)
Öğrencilerle de bir araya gelerek, onlara Nobel hikâyesini anlatan Prof. Dr. Aziz Sancar, öğrencilerin yoğun ilgisinin kendisini etkilediğini ifade etmiş. Sancar’ın konuşmasında dile getirdiği bir tesbit de var ki, çok çok önemli. Özetlersek, cumhurbaşkanı başdanışmanı “Bir Türk Nobel ödülü aldı” haberini duyunca, ödül alanın ismini merak etmiş. “Aziz Sancar” dediklerinde ise bu ismi ilk defa duyduğunu itiraf etmiş. Yetmemiş, “Acaba bu kişi ‘sağcı’ mıdır ‘solcu’ mudur?” diye de ayrıca soruşturmuş.
Şimdi, böyle bir durumda Türkiye’yi idare edenlerin “Biz ilim adamlarına destek oluyoruz” ya da “Bizim sayemizde Nobel bile alındı” diyebilir mi? Elbette bu güne kadar böyle denilmedi, ama “İlim adamlarına destek oluyoruz” sözü bile inandırıcı olabilir mi? Nasıl bir sistemdir ki, yıllardan beri ciddî araştırmalar yapan bir ilim adamından Türkiye’yi idare edenlerin haberi olmaz, olmamış? Bu hal devam ederse, yeni Nobel ödülleri ya da başarılı çalışmalar gelir mi?
Türkiye’de yaşayanlara ‘normal’ gibi gelen bir durum da, Türkiye’ye dışarıdan bakanları cidden üzüyor, ürkütüyor. Türkiye’ye geldikten sonra TV’yi açmadığını ifade eden Prof. Dr. Sancar şöyle demiş: “Çünkü her gün kavga, gürültü var. Bu, beni o kadar üzüyor ki... Bilim boşlukta olmuyor, bir millet içinde oluyor ve kendinizi ondan sıyırıp bilim yapmanız imkânsızdır. Eğer Türkiye, bilim alanında başa geçecekse maalesef bu sosyal sorunlarla da yüzleşebilmek lâzım, sorunları üstüne giderek çözmemiz lâzım. O zaman bilim adamlarımız sosyal sorunlara kafa yorup, üzülüp doğru dürüst bilim yapar.”
Uzun sözün kısası: Gençlerimize önce ‘hayatın sırrı’nı öğretmeye çalışmalı. İlim adamlarına maddî ve manevî destek devam etsin. Ve bu anlamsız kavgalar sona ersin. Dertlere deva bulmak için, onları görelim, yüzleşelim. En büyük Nobel bu olsa gerek.