Herkesin bildiği üzere iktidar her ülkede, muhalefet ise sadece demokrasilerde olur. Bununla birlikte muhalefetin pek sevilmediği de bir gerçektir.
Türkiye söz konusu olduğunda geçmişte ve günümüzde iktidarda olanlarla muhalefette olanlar arasında çok sert tartışmalar yaşandığına herkes şahittir. Hele hele partilerin bir araya gelerek koalisyon kurmaları, koalisyon iktidarlarının itibarını iyice düşürmüştür. Öyle ki insanlar seçim meydanlarında “Ya bize oy verin ya da koalisyonlara mahkum olursunuz” diye korkutulmuştur.
Elbette tek başına iktidarların avantajları vardır. Ancak koalisyonlar da icâb ettiğinde müracaat edilmesi gereken bir tercihtir. Sürekli kötü örnekleri ortaya atıp bu yolu tıkamaya çalışmak uzun dönemde Türkiye’nin de menfaatine değildir.
Yine sloganlaşan bir sözü hatırlatmak icâb ediyor: Teknik olarak ‘kötü’ kabul edilen kanunlarla ülkeyi ‘iyi’ yönetmek mümkün olduğu gibi tersi de mümkündür. Yani, ‘çok iyi kanun’ ya da anayasa ile bir ülke kötü yönetilebilir. ‘Çok kötü’ kabul edilen kanun ve anayasalarla ülkeyi ‘iyi’ idare etmek de mümkündür. Burada idarecinin mahareti ve kurulan ‘sistem’ devreye girer. Kanunlardaki maddeler çok iyi olsa ve onu uygulayan kişiler keyfi hareket etse o ‘iyi kanun maddeleri’nin bir faydası olur mu? Olmaz.
Hollanda ile ilgili bir haber Türkiye’yi idare edenlerin de dikkatini çekmiş olmalı. Hollanda’da, 15 Mart 2017 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerin üzerinden 150 gün geçmesine rağmen hâlâ hükümet kurulamamış. Haberin bir bölümü şöyle: “Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDA), Demokrat 66 (D66) ve Hıristiyan Birlik Partisi (CU) uzun bir tatil arasından sonra müzâkereler için yeniden bir araya geldi. Toplantı sonrasında hükümeti kurmakla görevlendirilen eski Başbakan Yardımcısı Gerrit Zalm, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, dört partinin müzâkereler için istekli olduğunu fakat hükümetin kurulmasının ekim ayının başını bulabileceğini söyledi.” (AA, 13 Ağustos 2017)
Hollanda’nın kendine göre şartları olabilir. Ama seçimlerin üzerinden 150 gün geçtiği hâlde bir hükümet kurulamamış olmasına rağmen ülkede bu anlamda çok ciddi bir tartışma yok. Benzer bir tablonun ülkemizde olduğunu hayâl edelim. Türkiye’yi koalisyon dahi kuramaz hâle ğetirenler ‘seçmen’lere neler söylerdi? Hemen her gün bu mesele kavga bahanesi olmaz mıydı?
Peki, benzer bir tablo Hollanda’da niçin yaşanmıyor? Ayrıntılarını işin ehli uzmanlara bırakıp şu kadarını söyleyebiliriz ki bir ülkede iyi bir ‘sistem’ kurulmuşsa değil 150 gün, 250 gün yeni bir hükümet kurulamasa bile ciddi bir problem yaşanmaz. Tam tersi de doğru olmalı: Bir ülkede sağlam işleyen bir sistem yoksa hükümet bir günde bile kurulsa orada işler rayında olmaz.
Hiç kimse kriz dönemlerini ya da koalisyonları övdüğümüzü düşünmesin. Mesele koalisyon değil, sistemin iyi ve sağlam kurulup kurulmamış olmasıdır. Hollanda’da sağlam işleyen bir kurallar zinciri olmasa 150 gün boyunca işler tıkanmadan devam edebilir miydi?
Türkiye saat gibi işleyen bir hak, hukuk ve adalet sistemini mutlak sûrette kurmak mecburiyetindedir. Bunu yapamadığımız sürece krizlerden, tartışmalardan ve havanda su dövmekten kurtulamayız maalesef...
Dünya gerçekleri bunu herkese gösteriyor olsa gerek.