Milletimizin karşı karşıya olduğu dertler vardır, ama bunlar çaresiz değildir. İstenirse, iyi niyetle çalışılırsa bu dertleri bertaraf etmek mümkündür ve inşallah bertaraf da edilecek. Tek şartı, ‘fıtrat kanunları’na uygun iş yapmaktır. Yani tohum ekmeden ürün beklenmeyecek.
Maalesef Türkiye’yi idare edenler ‘fıtrat kanunları’na uymayı pek de akıllarına getirmiyorlar. Meselâ, Türkiye’nin zengin bir ülke olmasını istiyorlar, ama bunun için gerekli şartları yerine getirmiyorlar. Çalışmadan zengin ve güçlü bir ülke olmak mümkün mü? Güya dünyaya örnek olmak istiyoruz, ama hak, hukuk ve adaletin tecelli etmediği bir ülke; bölgesine, komşularına ve dünyaya örnek olabilir mi? Dünya sebepler dünyası olduğu için böyle bir şey mümkün olmaz. Yaratılış kanunlarına uyulacak ki netice alınsın...
Ekonomimizin karşı karşıya olduğu dertlerden biri de faizdir. Faizin ülkemizde çok yüksek olduğu bellidir, ama aynı zamanda bunun sebebi de bellidir. Sebebini görmeden sadece faize kızmak sadece kendimizi kandırmak anlamına gelir. Yani insanın yüksek ateşli hastalık çekmesi kötüdür, ama burada sadece yüksek ateşe kızmak çare değil. Yüksek ateşin sebebi ortadan kaldırılmadan hastanın ayağa kalkması mümkün olur mu?
Faiz kötüdür, ama faize kızmak çare değildir. Faize sebep olan dertler ortadan kaldırılmadıktan sonra ne kadar kızılsa, aleyhinde konuşulsa yine de faizler düşmez. Aynı şekilde suçu ve kabahati ‘faiz lobisi’ne atmak da çare değil.
Türkiye’yi idare edenler Avrupa ya da Amerika’daki ‘düşük faiz’i örnek gösterip “Bizde de düşük olsun” diyorlar. Çok iyi. Elbette faizler düşük, hatta mümkün ise hiç olmamalı. Ancak bunun şartlarını yerine getiriyor muyuz? Avrupa’nın ya da Amerika’nın sadece faizi düşük değil ki. Başka şartları da yerine getirmişler. Meselâ, bir günde eğitim sistemini değiştiren bir anlayış faiz konusunda örnek gösterilen ülkelerde yok. Aynı şekilde o ülkelerdeki ihale kanunları 50 ya da 100 defa değişmiyor. Seçilen bir başbakan bir günde hem de sebep gösterilmeden görevden alınmıyor. Aynı şekilde belediye başkanları gerekçesiz makamlarından el çektirilmiyorlar. O ülkeler Türkiye’deki gibi Kanun Hükmünde Kararnamelerle idare edilmiyor. Yine o ülkelerde insanlar bir işe girmek istediklerinde aldıkları puanlar dışında mülâkat şartıyla karşılaşmıyorlar. Bütün bunları görmezden gelip “O ülkelerde faizler düşük, bizde de düşük olsun” demenin bir anlamı olabilir mi?
Yanlış anlaşılmasın “Türkiye’de faizler yüksek olsun” diyen yok. Elbette düşük olsun ve hatta mümkünde faizsiz sistem işleyebilsin. Ama bunu sağlayacak şartları görmemek ve gereğini yapmamak kabul edilebilir mi?
Hepimiz şu gerçeği görmek durumundayız: Başka konularda geride olup da tek başına ekonomimiz önde olamaz. Birleşik kaplar misali, her konuda iyi olabilmeyiz ki ekonomimiz de iyi olsun, faizler de sıfıra yaklaşsın.
Türkiye’yi idare edenler de başka ülkelerin sadece faiz oranlarını değil, hak, hukuk ve adalet oranlarını da bir zahmet dikkate alsın.
Ne kadar demokrasi o kadar ekmek...