Yine, yeni, karanlık tabloyu dağıtmasını umduğumuz müjdeli haberler geldi. Hem de Avrupa’dan. Hem de “İslama en kapalı ülke” olarak bilinen Fransa’dan... Ve tabii ki Almanya’dan.
Fransa’da sosyalist hükümet, Fransa İslam Konseyi’nin ülkedeki cami sayısının artırılmasına yönelik talebine destek vermiş. İlgili haberde şu bilgiler var: “Fransa hükümetinde devlet kurumlarının reformdan geçirilmesi ile ilgili çalışmaları yürüten devlet bakanı Thierry Mandon, ‘I Tele’ kanalına yaptığı açıklamada, ülkede yeteri kadar cami olmadığını söyledi. Mandon, ‘Hâlâ ülkede birçok ilde Müslümanlar uygun şartlarda ibadetlerini yerine getiremiyorlar. Müslümanların ibadet şartlarının tatmin edici olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. Birçok ibadet yerinin fiziki şartları uygun değil” ifadesini kullanmış. Fransa Piskoposlar Birliği de bir açıklama yaparak İslam Konseyi’nin ülkede cami sayısının artırılması talebinin ‘meşru’ olduğunu belirtmiş ve konseye destek vermiş.
Tabii ki daha fazla cami yapılmasına destek olan Fransızlar olduğu gibi, mevcut camilerin yeterli olduğunu ve elden gelse onların dahi kapatılmasını isteyenler de var. Bu bile, Fransa ve genelde Avrupa’nın yekpare olmadığını, “birinci Avrupa/Fransa” ve “ikinci Avrupa/Fransa” olduğunu gösterir.
Ancak, Fransa İslam Konseyi’nin cami sayısının artması talebine, Fransa Piskoposlar Birliği’nin destek vermesi çok anlamlı. Siyasetçilerin desteği ya da karşı çıkması, piskoposların desteği ya da karşı çıkmasına göre daha tesirlidir. Bu bakımdan, Fransa’daki tartışma sadece cami sayısının artması ya da azalması olarak yorumlanmalı.
Fransa’dan gelen başka bir haberde de, geçtiğimiz Ocak ayında Paris’te yayınlanan bir dergiye düzenlenen saldırının ardından Fransa’da İslamı anlatan kitapların satışlarının arttığı belirtilmiş. Philosophie dergisindeki habere göre 2015’in ilk çeyreğinde geçtiğimiz yılın aynı dönemine oranla 3 kat daha fazla İslam ile ilgili kitaplar satılmış. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Fabrice Gerschel, “Fransızlar’ın aklında İslamla ilgili çok soru var. Medyadan duyduklarıyla tatmin olmuyorlar” demiş. (Sabah, 5 Nisan 2015)
Fransa’daki dergi saldırısını planlayanların maksadı, büyük bir ihtimalle Fransızların nezdinde İslamı karalamaktı. Saldırıdan hemen sonra ifade etmeye çalışıldığı üzere, bu plan ve niyet ters tepmiş görünüyor. Allah’a şükürler olsun ki, Fransızlar İslamiyeti doğru tanıyabilmek için daha fazla kitap satın almaya başlamışlar. Bu noktada Fransız gazetecinin tesbiti çok önemli: “Fransızlar’ın aklında İslamla ilgili çok soru var. Medyadan duyduklarıyla tatmin olmuyorlar” demiş.
Şunu biliyoruz ki, İslamla ilgili sorular sadece Fransızların aklında yok. Bütün Avrupa ve dünyada İslam merak konusu. Hatta ve hatta, benzer merak İslam ülkelerinde, İslamı tam bilmeyenlerde de var. O halde, “doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu” (Münâzarât,) en güzel şekilde ortaya koyabilmek lazım. İslam dünyasının birinci vazifesi bu olmalı.
“(Bahtiyar) Almanya”dan da müjdeli haberler duyuluyor. Erlangen İslam ve Hukuk Merkezi Müdürü, İslam bilimci ve hukukçu Prof. Dr. Mathias Rohe, okullardaki başörtüsü uygulamasından dolayı [yani, başörtüsünün serbest bırakılmasının] toplumda problem olmayacağını belirtmiş. Başörtüsü yasağına itiraz eden ve başörtüsünün serbest bırakılmasının Almanya’daki okullarda da problem olmayacağını açıklayan Rohe’u tebrik ediyoruz. Hatırlamak lazım ki Türkiye’deki yasakçılar da, “Başörtüsü yasağı kalkarsa, başını örtmeyenlere baskı gelir, zorla örtmek mecburiyetinde kalır” derlerdi. Bu iddia Türkiye’de de tutmadı, inşallah Avrupa’da da tutmayacak.
İnşallah hep böyle müjdeli haberler duyalım ki karanlık bulutlar dağılsın...