Amerika’yı ve dünyayı şekillendiren konular, tutumlar ve eğilimler üzerine tarafsız araştırmalar yapma iddiasıyla kendini tanıtan ABD’li araştırma şirketi Pew, 2070’e kadar İslâmın dünyanın en büyük dini olabileceğini açıkladı.
Bu müjdeli haberi bin defa mâşâallâh, bin defa bârekallâh diyerek karşılayalım ve karşılıyoruz.
İngiliz haber kuruluşunun (www.bbc.com) duyurduğu bu haber, bu araştırma; “Ümitvar olunuz: Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ İslâmın sadâsı olacaktır” müjdesini tasdik eden bir haber olarak görülmeli değil midir?
Pew’in (Pew Research Center) araştırmasına göre İslâm, dünyada en hızlı büyüyen din. Araştırmada “Demografik (nüfus) eğilimlerin bu şekilde devam etmesi hâlinde, dünyadaki ikinci büyük din olan İslâm, bu yüzyılın sonuna kadar Hıristiyanların sayısını geçebilir” denilmiş.
Haberde şu bilgiler de yer almış: “Araştırmada, dünyadaki Müslüman sayısının 1,6 milyar olduğu, buna karşılık 2,17 milyar Hıristiyanın yaşadığı ifade ediliyor. Yapılan nüfus tahmin modellemelerine göre bu sayılar 2050’ye gelindiğinde sırasıyla 2,92 milyar ve 2,76 milyar olacak. 2070 yılındaysa iki dinin mensuplarının eşitlenmesi ve İslâmın öne geçmesi bekleniyor. İslâm neden hızlı büyüyor?
Pew araştırmasına göre, Müslümanların diğer dinlerle karşılaştırıldığında daha çok çocuğa sahip olması, büyümenin ardındaki sebeplerden biri. Müslüman kadınlar için doğurganlık oranı 3,1 iken, diğer tüm dinler birarada düşünüldüğünde, bu oran 2,3. İkinci sebep, Müslümanların bütün dinler arasında en genç nüfusa sahip olması. Yaş ortalaması 2010’da 23 olan Müslümanlar, diğer dinlere göre 7 yaş daha genç. Aynı rapora göre, yüksek doğum oranlarıyla beraber bu pay, Müslüman nüfusun büyümesini destekliyor.” (www.bbc.com/turkce/, 1 Mart 2017)
Bu ve benzer haberler bizi elbette bin defa sevindirmeli, ancak bir gerçeği de görmek durumundayız: Hâlen, dünyanın pek çok ülkesinde “İslâmdan korkan insanlar” var. Siyasetçilerin de gündeminde olan “İslamofobi” meselesi, yani İslâmdan, Müslümanlardan korkma hissini nasıl sona erdireceğimizi düşünmemiz gerekmez mi? Aynı araştırmaya göre meselâ Amerika’da yaşayan insanlar Ateistlere Müslümanlardan daha fazla güveniyor ya da onlardan daha az korkuyor, ürküyor. Bu korku ve ürküntüyü bir an önce tarihe gömmek gerekmez mi?
İslâm dünyası bir bütün olarak bu derde de çare bulmalı. Korku ve ürküntüyü devre dışı bırakabilir ve “doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu” ortaya koyabilirsek bu tahminler çok daha erken gerçekleşir ve İslâm bütün dünyanın kalbini fethedebilir. Zaten asıl mesele de bu değil mi? İnsanların kalbini fetheden, dolayısı ile dünyayı fethetmiş sayılmaz mı?
İslâm dünyası karşı karşıya olduğu gerçek düşmanların farkına varmalı. Cahillik, fakirlik ve ihtilâflar bizim gerçek düşmanlarımızdır. Sun’î düşmanlarla kavgaya tutuşmak yerine bu büyük düşmanlara karşı san’at, marifet ve ittfakla karşı kopmamız icâb ediyor.
Asıl müjde cehalet, zaruret ve ihtilâflar mağlûb edildiğinde tahakkuk edecek.