Eski İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero, İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada hem Avrupa Birliği’ne hem de Türkiye’yi idare edenlere seslenerek “Müzakere ruhuna dönme” çağrısı yapmış.
Hatırlanacağı üzere AB ülkeleri ile vizelerin kalkması konuşulurken bir anda esen ters rüzgârlar sebebiyle bu hedeften çok uzaklara düşüldü. “Kabahat şunda, kabahat bunda” tartışmasını bir yana bırakıp vakit kaybetmeden ülkemizin menfaatimize olan görüşmeleri yeniden başlatmak gerekir. Bu noktadaki çağrılar her geçen gün artıyor. İşte, “TRT World Forum”da konuşan eski İspanya Başbakanı Zapatero’nun tesbitlerini de böyle değerlendirmek gerekir.
Zapatero, yabancı düşmanlığının, ırkçılığın, ayrımcılığın reddedilmesi ve bunlara karşı çıkılması evrensel olarak herkesin yapması gerektiği bir görevi olduğunu da dile getirerek, “Ben burada saygıya çağrı yapmak istiyorum. Dinlere saygı duyalım. Kültürlere saygı duyalım. İş birliğini geliştirelim. Temel fikir bu olmalı. Türkiye’nin geleceği, Batı dünyası ile Doğu dünyası arasındaki ilişkinin de geleceği aslında” demiş.
Zapatero’nun, Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler hakkında yaptığı değerlerdirme de şöyle: “Avrupa’ya odaklanmış bir Türkiye görmek isterim, bir Türkiye dostu olarak. Müzakere ruhuna dönmemiz gerektiğine inanıyorum. Türkiye ve AB arasındaki müzakerelerin devam etmesi gerektiğine inanıyorum.” (AA, 19 Ekim 2017)
Dış dünyadan gelen bu çağrıyı destekler mahiyette bir açıklamada da Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nden (YASED) geldi. YASED Başkanı Ahmet Erdem, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin liderlerini, Türkiye’yi AB’ye daha da yakınlaştıracak yapıcı adımlar atmaya dâvet ederken şöyle demiş: “Uluslar arası doğrudan yatırımcı şirketler, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefini desteklemektedir. Son dönemdeki çeşitli gelişmeler nedeniyle durma noktasına gelen tam üyelik müzakere sürecinin yeniden hızlandırılmasını ve AB liderlerinin, Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ve siyasî işbirliğini geliştirecek yapıcı kararlar almasını ümit ediyoruz. Türkiye’deki uluslar arası doğrudan yatırımların yüzde 75’inden fazlasını temsil eden YASED olarak, AB ülkelerinin liderlerini, Türkiye’yi, AB’ye daha da yakınlaştıracak adımlar atmaya dâvet ediyoruz.”
Avrupa Birliği ile Türkiye arasında 2005’de başlayan katılım müzakerelerinde şu ana kadar 35 başlığın 16’sı açılmış ve sadece biri geçici olarak tamamlanıp kapatılabilmiş. Bu da gösteriyor ki Türkiye’nin alması gereken daha uzun bir yol var. Şimdiye kadar hemen her iktidar Türkiye’nin AB üyesi olması gerektiğini ifade etti ve bu yolda adımlar attı. Hatta bu meselenin ‘devlet kararı’ olduğu çok defa ilân edildi. O halde Türkiye’nin de menfaatine olan bu adımların kararlılıkla atılmasında fayda var.
Her defasında hatırlatmak icap ettiği üzere Avrupa’daki ‘fenalar’a kızıp ‘iyi’lerle de aramızı bozmaya gerek yok. İki ayrı Avrupa ve iki ayrı dünya anlayışı olduğuna göre ‘fena Avrupalılar’a kızıp kendi menfaatimize olan adımların atılmasını ertelemeyelim.
On yıl, ya da 15 yıl AB üyelik yolunda adımlar atıp da sonra bu adımlardan pişman olmak istikrar ya da isabetli bakış açısıyla izah edilemez. Pirelere, haşaratlara, fena komşulara kızıp yorganımızı yakmayalım. Pirelere, fenalara, düşmanlara rağmen yorganımızı, hakkı, hukuku ve adaletimizi muhafaza edelim.