8 Ekim’de okutulması planlanan ve her türlü ön hazırlığı yapılarak Türkiye’ye duyurulan “Ankara Kocatepe Bediüzzaman Mevlidi” maalesef engellendi.
En başta ifade etmek gerekir ki mevlidler engellenmez, aksine teşvik edilir ve edilmeliydi. Ankara’da okutulması planlanan mevlid ilk değildi. Daha önce de Kocatepe’de on binlerce insanın katıldığı “Bediüzzaman Mevlidi” okutuldu ve hiçbir problem yaşanmadı. Çünkü mevlide katılanların maksadı kucaklaşmak ve yapılan duâlara âmin demekti.
Mevlide izin verilmemesi ya da iptal edilmiş olması OHAL şartları ile açıklanmak istense de tatmin edici değildir. Elbette kalabalık dâvetlilerin katıldığı programların sabote edilmesi ihtimâli vardır. Ancak bu ihtimâl var diye programları iptal etmek doğru değildir. Bundan önceki mevlid programları da göz önüne alındığında gerekli tedbirler alındıktan sonra bir problemin olmayacağı görülmeliydi. Türkiye’nin dört bir yanından gelerek bu mevlide katılanlar gerçek anlamda asayişin muhafızlarıdır. Muhabbet için yola çıkanların herhangi bir şeye zarar vermesi mümkün değildir. Allah’a şükür ki şimdiye kadar da böyle bir hadise yaşanmamıştır.
Aslında Ankara’da okunacak mevlide ve yapılacak duâlara bütün Türkiye’nin ihtiyacı vardı. Orada buluşan binlerce dâvetli selâmlaşıp kucaklaşıyor ve birbirlerine hayır duâlar ediyor. Bu duâlara, bu kaynaşmaya, bu mânevî havaya her zamankinden daha fazla muhtaç değil miyiz? Mevlidler doğu ile batının, kuzey ile güneyin buluşması ve kaynaşması için de bir vesil değil mi? Türkiye’nin dört bir yanına atılmaya çalışılan tefrika tohumlarını etkisiz hale getirmek için mevlid gibi buluşmaların tekrarlanmasına ihtiyaç vardır. Güvenlik saikiyle bu ve benzeri toplantıların iptal edilmesi kesinlikle yanlıştır..
Elbette gerek mevlid ve gerekse duâ için belli bir mevki ve zaman dilimine ihtiyaç yoktur. Ancak gelenek haline gelmiş ve büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni anmaya ve anlamaya vesile olan bu programların Türkiye’nin menfaatine olduğunu idarecilerimiz de görmelidir.
Geçtiğimiz Ağustos ayında Van’da düzenlenen Bediüzzaman Mevlidi’nin kardeşlik ve kaynaşmaya sahne olduğu herhâlde izaha muhtaç değil. Bundan önceki Bediüzzaman Mevlidleri gibi 8 Kasım’da okutulması planlanan mevlid de kardeşliğe ve kaynaşmaya vesile olacaktı. Mevlid vesilesiyle buluşanlar duâ edip yapılan duâlara âmin diyor. Bu duâlar Türkiye’nin mânevî havasının iyileşmesine de vesile olur. Bu bakımdan mevlidin hangi sebeple olursa olsun engellenmesi doğru değildir. Keşke bu yanlıştan dönülse ve duâlara vesile olan bu buluşma temin edilebilse.
OHAL uygulamasının mevlidlere mâni olacak şekilde yorumlanması Türkiye’nin önünün açılmasına hizmet etmez. Ülkemizin her zamankinden daha fazla birliğe, beraberliğe ve kaynaşmaya ihtiyacı var. İşte düzenlenmek istenen mevlidler de bu kaynaşma ve kucaklaşmaya güzel bir vesiledir. Keşke sadece Ankara’da değil, Türkiye’nin her ilinde ve her yerinde bu mevlidler, buluşmalar, toplantılar düzenlense. İnanın bu mevlidler muhabbeti, kaynaşmayı ve kucaklaşması temin eder. Bu bakımdan mevlidler engellenmeyi ve iptali değil; her türlü tebriki, teşviki ve takdiri hak eder. Hadiseye bu pencereden bakılarak yanlıştan dönülmesi en büyük temennimiz.