Hadiseler bir defa daha gösterip tasdik ediyor ki hak, hukuk ve adaletin olmadığı yerde ‘ot’ dahi bitmez, büyümez. “Yaş ve kuru beraber yanmasın”, “Suçsuz insanlar mağdur olmasın” dedikçe; “Nerede mağdur var ki!” diyerek itiraz edenler son gelişmeleri acaba nasıl yorumlayacak?
Gerçi ‘iz’lerin birbirine karıştığı en üst seviyeden ilân edilmişti. Ama “Şu da mağdur, bu da mağdur” diye mağdurlar listelenmeye başlayınca işin sonunun iyi olmayacağını düşünenler hemen itiraz edip “Mağdur falan yok. Kimse mağdur edebiyatı yapmasın” diye itirazlarının önünü kesmişti. Ne var ki suların tersine akması mümkün olmadığı gibi mağduriyetlerin gizlenmesi ve yok sayılması da sonsuza kadar devam edemezdi.
Türkiye’yi idare edenlerin çok yakından tanıdığı ve 2013’te başlatılan ‘çözüm süreci’nde ‘âkil adamlar heyeti’nde yer alan gazeteci yazar Ahmet Taşgetiren, Star’daki yazısında (29 Ağustos 2017) iki yeni mağdur örneği vermiş. Bakalım bu örneklere itiraz eden çıkacak mı? Bu arada Taşgetiren’in daha önce gündeme taşıdığı bir mağduriyet ‘adlî kontol şartı ile tutuksuz yargılanma’ olarak neticelenmişti.
Ahmet Taşgetiren’in iki mağdurdan bahsettiği yazısında şöyle demiş: “Cumartesi günü. Bir düğün. Onu gördüm. Düğün dâvetlisi diye düşündüm. Doğu’da bir ilimizin üniversitesinde öğretim üyesi idi. Yanına vardım. ‘Hoş geldiniz’ dedim. Hoş beşten sonra son KHK ile üniversiteden ihraç edildiğini söyledi. (...)
Hakkında soruşturma açıldığında bir çok kanaldan o yapı ile hiçbir ilgisinin olmadığı her yere bildirilmişti.
Ama işte KHK ile ihraç gelmişti. Bir el onu ihraç listesine sokmuştu. (...) Ama işte bir profesör daha yanmıştı! Şimdi, biliyorum ki, bir tanesinden bahsetsem, patlayacak, dosya dolacak önüm. Yazınca da yukarda rahatsızlık oluşuyor.
“Ama adam tutuklanmış, 13 aydır tutuklu. (...) Bir Allah’ın kulu, (...) dosyasına baksın. Adam o gece darbe girişimine karşı vali ile, emniyetle birlikte mücadele etmiş, bütün bilgiler, şahitlikler bu yönde... ama kendisinin haberi olmadan darbeciler tarafından sıkıyönetim komutanı olması öngörülmüş... Tutuklusun, tutuklusun, tutuklusun... 13 aydır. (...) İnsanlar mağdur oluyorsa, -ki oluyor- herkes emin olsun ki, bunun bir siyasî bedeli olur. (...) Devlet öfke ile hareket etmeyi bırakmalıdır. Ceza uygulamasını bile kinle yapmamak esastır.” (Star, 29 Ağustos 2017)
Gözaltı ya da tutuklamalar yaşanırken “Olur böyle şeyler. Suçu yoksa bırakırlar” diyenler vardı.
Taşgetiren’in “Hakkında soruşturma açıldığında bir çok kanaldan o yapı ile hiçbir ilgisinin olmadığı her yere bildirilmişti” demesi ve buna rağmen o kişinin mağdur edilmiş olması dikkat çekici. Derdini “her yere” bildirenler ya da bildirebilenler dahi mağdur oluyorsa “kimsesizler” ne yapabilir, dertlerini kime anlatabilirler?
Kim olursa olsun bir kişinin haksız yere 13 ay tutuklu kalmış olmasına ne denilebilir? Taşgetiren’in “Herkes emin olsun ki, bunun bir siyasî bedeli olur” ve “Devlet öfke ile hareket etmeyi bırakmalıdır. Ceza uygulamasını bile kinle yapmamak esastır” vurgusu çok önemli.
Kılı kırk yararak ve mağduriyetlere sebep olmadan adaleti tevzi etmek en önemli iş, çok önemli iş vesselâm.