Ekonomi ağırlıklı her hangi bir mesele sorgulandığında Türkiye’yi idare edenlerın sığındığı çok güzel bir sığınak var: “Ülkemiz petrol fakiri. Milyarlarca dolar parayı petrol ve enerji ithali için harcıyoruz. Bu sebeple şunları, şunları ve şunları yapamıyoruz. Petrol zengini olsaydık her şey daha iyi olurdu” derler.
Acaba öyle mi? Yoksa pertol zengini dahi olsak o imkânların kıymetini bilmez ve onları da israf mı ederdik? Şahsi kanaatimiz, o imkanları da israf edeceğimiz yönünde. Çünkü petrolümüz yoksa bile sahip olduğumuz başka zenginlikler var ve biz hem bunların farkında değiliz hem de israf içinde yüzüyoruz.
Nisbeten temiz toprak, temiz su, temiz çereye sahibiz. Dağlarımız, ovalarımız, sahil şehirlerimiz var. Her görenin beğendiği köylerimiz, yaylalarımız var. Bunlara sahip çıkıp istifade edebiliyor muyuz? Kıymetini bilmesek de dünyada üzerine kar yağan ve üretiminde zirai ilaç kullanılmayan çayımız var. Kıymetini biliyor muyuz? Dünyanın en fazla fındık üreten ülkesiyiz. Fiyatını biz belirleyip kıymetini biliyor muyuz? Bunları yapmak istediğimizde elimizi kolumuzu kim tutuyor, kim zincirliyor?
Dünyanın tanıdığı Nutella’nın üreticisi Ferrero’nın İnovasyon ve Stratejik İş Birimleri Başkanı Aldo Uva, Türkiye’nin bir madenin üzerinde oturduğunu ama farkında olmadığını belirterek hepimizi ciddi ikaz etmiş: “2030’lar için Türkiye önlem almalı. İleride şekerleme ve karamel raflarda olmayacak ama fındık olacak. Türkiye’de her yıl yüzde 10-15 verim kaybı oluyor. 1 hektardan Türkiye’de 800 kilo verim alınırken, Şili’de 3200 kilo verim alınıyor.”
Kimilerince ‘fındık kabuğunu doldurmayan mesele’ olarak görülebilir ama uygun tarım politikaları hayata geçirilebilse sahip olduğumuz fındık çok daha kıymetli olabilir.
Ferrero’nun İtalya’nın Alba şehrindeki tesislerini gezen gazetecilere açıklama yapan Aldo Uva, şöyle demiş: “Biz şirket olarak önümüzdeki yılları planlıyoruz. İyi verim almak için çiftçilerin en az 140 gün fındık bahçelerinde kalması gerekiyor. Türk çiftçisinin bahçede kalış süresi ise 40 gün. Türkiye’de verimi artırmak için çiftçilerin eğitimi şart. Gübreleme ve budama iyi bilinmiyor, yeni teknolojiler de kullanılmıyor. (...) Bazı ülkelerde fındık biti olarak bilinen fındıktaki zararlılar nedeniyle yüzde 40 verim düştü. Gürcistan’ta fındık biti var. Asya’dan gelen böcekler bahçeleri bitirdi. Afrika’da yaşanan kahve krizi gibi Türkiye’de gerekli önlemleri almazsa elindeki madeni kaybedebilir.” (Elif Ergu, Hürriyet, 25 Aralık 2017)
Fındık meselesi her geçen gün biraz daha fazla önem kazanıyor. Geçen aylarda Sakarya’da bir örnek fındık bahçesini görmeye giden gazetecilerin notları şöyle: “Azerbaycan, Gürcistan ve İtalya gibi ülkeler fındık verimliliğinde, kalitesinde kendini her geçen gün geliştirirken, Türkiye sadece fındığın fiyatını konuşan bir ülke olmaktan çıkamıyor. (...) Ne yazık ki Türkiye’deki ziraat fakültelerinin hiçbirinden fındık konusunda uzman çıkmadığını da bu sohbette öğreniyorum. Ferrero’nun Değerli Tarım Projesi kapsamında 55 ziraat fakültesi mezunu genç istihdam edilip, İtalya’dan gelen fındık uzmanlarıyla eğitime tabi tutulmuş. Fındık memleketiyiz, ama insan bu konunun uzmanının yetişmediğine inanmak istemiyor. Ama gerçek bu.” (Şelale Kadak, Sabah, 26 Ağustos 2017)
Fındıkta durum böyle de sahip olduğumuz diğer ‘maden’lerde, çayda, patateste velhasıl her türlü ürün ve hizmette çok farklı mı? Uyanalım yoksa zenginliği alan dağları aşmış olur!