Lüks ve gösteriş peşinde koşan insanlar, ‘komşu’larının hangi şartlar altında yaşadığını görmüş ve anlamış olsaydı yine de aynı hayatı sürdürebilir miydi?
Dünyadaki bazı ülkelerin, diğer bazı ülkelerden daha fakir olması sadece o ülkelerde yaşayanların ya da yöneticilerin kabahati değil. Daha geniş bir pencereden hadiseye bakılırsa, “Asya münafıkları ve Avrupa’nın dessas zalimleri”nin bu işlerdeki payı, hissesi görülebilir.
Küresel lüks mallar endüstrisi danışmanlık şirketlerinden Bain&Company’nin, İtalyan Lüks Mal Üreticileri Federasyonu Fondazione Altagamma işbirliği ile hazırladığı “Küresel Lüks Tüketim Malları İlkbahar Raporu”nun sonuçları her insanı uyandırmaya yetmeli. Açıklanan rapora göre geçen yıl dünya çapında lükse 224 milyar avro harcanmış. (AA, 27 Haziran 2015)
Nefes alıp bir daha tekrarlayalım: Dünya genelinde, bir yılda 224 milyar avro para, ‘lüks’ kabul edilen tüketim malları için harcanmış. Çok, çok, çok büyük bir rakam değil mi?
Elbette bu kadar büyük miktarda bir paranın lüks mallara harcanmış olmasını duyup itiraz etmemek mümkün olmaz. Ancak bu itiraz, dizimizi dövmek şeklinde olmamalı. En küçükten başlayarak bütün dünyaya, lüks harcamanın, israfın; insan fıtratına aykırı olduğunu anlatıp ikna etmek durumundayız. Bunu yapmak tabiî ki kolay değil. Fakat bir noktadan işe başlamak durumundayız.
Rapordaki bir tahmine göre, önümüzdeki yıllarda lüks harcamalar kalemi daha da kabaracakmış. Üstelik, lüks hastalığına tutulan ülkeler arasında ülkemiz de var. Başka bir çelişki de, genel olarak fakir olarak bilinen Çin’in bu şekildeki harcamaların yüzde 30’unu yaptığıdır. Milyarlarca Çin vatandaşı fakir ve fukara olarak hayatını devam ettirmeye çalışırken, ‘ultra lüks Çin zenginleri’ su gibi para harcıyormuş. Çin adaleti ya da Çin adaletsizliği mi demek lâzım?
Elbette lüks mal ve hizmetler için harcanan 224 milyar avronun tamamını ‘tasarruf çizgisi’ne çekmek mümkün değil. Bu ‘israf denizi’nde ne kadar para kurtarılabilse o kârdır. Çuvaldızı müsrif zenginlere batırırken, iğneyi de kendimize batırarak daha fazla tasarruf için adımlar atmak durumundayız. Bu noktada bütün dünyayı ilgilendiren bir kampanya başlatılırsa, umulur ki bazı insaflı zenginler de ‘tasarruf çizgi’ne gelecektir. İsraf denizine atılan bu paraların bir kısmı, meselâ dörtte biri kurtarılabilse ve bunlar dünyadaki fakir insanlara ulaştırılabilse; bugünkü anlamda fakir insan kalır mı?
224 milyar avronun sadece 24 milyarı ‘israf seli’nden kurtarılıp, fakir fukaraya ulaşatırılabilse iyi olmaz mı? Ya da daha kalıcı olarak fakir insanlara ve fakir ülkelere ‘balık tutmayı öğretmek’ anlamına gelecek kalıcı yatırımlar yapılabilse; uzun dönemde dünya barışı da temin edilmiş olmaz mı?
“Lüks havuzundaki dünya”nın uzun süre başını dik tutması ve boğulmaması mümkün değil. Dünyadaki zenginler boğulmak istemiyorsa bu havuzdan dışarı çıkıp ‘komşu’larının yardımına koşmak mecburiyetinde. Başka çare yok, vesselâm.