Türkiye’yi idare edenlerin ‘normal hal’ yerine ‘olağanüstü hal’i savunmaları hayra alâmet sayılabilir mi?
Çok kısaca hatırlamak icap eder ki, elbette ‘Olağanüstü Hal’ de hukukî bir durumdur, anayasaya da uygundur. İcap ettiğinde OHAL de ilân edilir, arzu edilmese de sıkıyönetim idaresi de olur. Tek şart, gerçek anlamda ihtiyaç duyulursa...
Şu an devam eden OHAL uygulamasının maksadı çok aştığını işin ehli olan da olmayan da ifade ediyor. Hemen hatırlamak lâzım ki 15 Temmuz sonrası OHAL ilân edildiğinde idareciler bu sürenin 3 aydan daha kısa olabileceğini dahi söylemişlerdi. Konuyla ilgili bir haber şöyleydi: Üç aylık OHAL kararını da değerlendiren Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “OHAL’i en kısa sürede bitirmek istiyoruz. Şartların normal gitmesi durumunda bunun için en fazla 1-1.5 aylık bir süre düşünüyoruz. Umarım ikinci bir uzatmaya gerek kalmaz” şeklinde konuştu. (http://www.ntv.com.tr, 21 Temmuz 2016)
Lütfen dikkat edilsin: Bu beyan 2016 yılına ait! Aradan bunca zaman geçtikten sonra OHAL’in savunulması bir çelişki değil mi? Hele hele bunu yaparken, “OHAL’i istemeyenler teröristlerdir” anlamına gelen bir beyan kökten yanlış değil mi? Gerek Türkiye’de ve gerekse dünyada OHAL uygulamasına itiraz edenlerin tamamını terörist ilân etmek dünya gerçekleriyle örtüşür mü? İş adamları dernekleri başta olmak üzere pek çok STK, siyasetçi ya da dış politika uzmanı OHAL’e itiraz etmiyor mu? Nasıl olur da tamamı terörist olmakla itham edilebilir? Bir yıl önce “OHAL’i en kısa sürede bitirmek istiyoruz” diyen iktidar mensupları bunu nasıl izah edecek?
Avrupa ve dünyadan da ülkemizde uygulanan OHAL’e ciddî itirazlar var. “Bize ne, biz onları dinlemeyiz” demek belki kulağa hoş gelir, ama Türkiye ve dünya şartları bu bakış açısını tasdik etmez. Bu cümleden olarak “Helsinki Komisyonu” önemli bir açıklama yapıp itirazlarını sıralamış. “Helsinki Komisyonu kim?” diyenlere kısa bir ansiklopedik bilgi: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonu olarak da anılan “ABD Helsinki Komisyonu,” Amerikan federal hükümetine bağlı çalışıyor. Helsinki Sözleşmeleri’ne taraf 57 ülkenin sözleşmeye uyum süreçlerini izleyen ve bu ülkeler arasında kapsamlı insan hakları, demokrasi, ekonomik, çevresel ve askerî konularda işbirliğinin ilerletilmesi amacıyla faaliyet gösteren komisyon, [ABD] Senato, Temsilciler Meclisi, ABD Dışişleri, Savunma ve Ticaret bakanlıkları üyesi 27 kişiden oluşuyor.
Peki ne denmiş “Helsinki Komisyonu” çağrısında? 4 üyesi tarafından kaleme alınan ve mektupta, Türkiye’de 2016 yılı Temmuz ayından bu yana uygulanan OHAL’in acil olarak kaldırılması ve ülkenin yeniden bağlı olduğu uluslar arası anlaşmalara uygun şekilde yargı bağımsızlığı ve standartlarına dönmesi çağrısı yapılıyor.
Mektupta, “Uzatılan OHAL, çeyrek yüzyıldır NATO müttefikimiz olan Türkiye’deki demokratik kurumlara ve bizim uzun yıllara dayanan stratejik ortaklığımıza zarar veriyor. (...) 15 aydır uzatılan OHAL benzer şekilde aynı kurumlara özellikle de yargıya yönelik farklı bir tehdit oluşturuyor. Standartlara uymayan kanıtlarla yürütülen temizlik ve OHAL, sayısız insanın hayatını altüst etti ve Türkiye’nin hukuka olan bağlılığı konusunda ulusal ve uluslar arası güveni zedeledi” denilmiş.
Türkiye “daha fazla hak, daha fazla hukuk, daha fazla adalet” anlamına gelecek taleplere itiraz ederek iyi bir yere gidemez. Lütfen Türkiye ve dünya gerçeklerini görelim...