"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Krizi konuşarak aşalım

Faruk ÇAKIR
26 Kasım 2016, Cumartesi
Avrupa Birliği ile Türkiye arasında ciddi bir kriz yaşandığı her hâlde inkâr edilemez.

Avrupa Parlamentosu Avrupa Birliği nezdinde bağlayıcı olmayan bir karar aldı ve AB'nin Türkiye ile devam ettirdiği müzakerelerin 'geçici olarak dondurulmasını' istedi.

Tabii ki bu kararın Avrupa Birliği üyesi ülke liderleri bakımından bir bağlayıcılığı yok, ama tamamen yok saymak da mümkün değil. İdarecilerimiz her ne kadar "Bu karar bizim için bir anlam ifade etmez, yok sayıyoruz" dese de ekonomik ve siyasi neticeleri, yansımaları ve etkileri olur. Nitekim AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "Tabii ki AB'ye mahkum değliz ama Türkiye AB'ye tam üye olsa devletimizin çıkarları ve milletimizin geleceği açısından son derece iyi bir zemin yaklamış oluruz. Onun dışında Türkiye AB'ye üye olmasa ne olur, ilişkiler koparsa ne olur? Ben bunu arzu etmem, bakanlığımın varlık sebebi bu ama dünyanın sonu değildir" demiş. (AA, 24 Kasım 2016)

Bakınız, ilişkilerin kopma noktasına geldiği anda bile "Türkiye AB'ye tam üye olsa devletimizin çıkarları ve milletimizin geleceği açısından son derece iyi bir zemin yaklamış oluruz" deniliyor. Meselenin özü budur: Türkiye'nin AB üyesi olması ya da AB üyeleri seviyesine çıkması Türkiye'de yaşayanların menfaatinedir. En tartışmalı dönemde bile bir bakan bunu ifade ediyorsa yabana atmamak lazım.

Aslında bu kriz gürleye gürleye geldi. Aylardan beri karşılıklı 'rest'ler duyuluyordu. Gerek AB cephesinden ve gerekse Türkiye'deki idarecilerden ipleri gerici konuşmalara şahit olduk. Her fırsatta ifade edilmeye çalışıldığı üzere AB içinde Türkiye'ye muhalif olanlar olduğu gibi ülkemizde de AB'ye üye olmak istemeyenler vardır. Milyonlarca insanın yaşadığı bir birlik ve ülke için bu da tabiidir. Önemli olan iyi niyetle hareket edenlerin 'tuzak'lara düşmemesidir. Türkiye'nin AB üyeliği Türkiye'nin menfaatine olduğu gibi Avrupa Birliği'nin de menfaatinedir. Karşılıklı kazançtan bahsedilebilir. Zaten Avrupa Parlamentosunun da 'geçici durdurma' istemesi bu sebeptendir. Bu tavrı, Türkiye'nin 'Kopenhag Kriterleri'ne uyması çağrısı olarak da görmek mümkündür.

Gelişmeler üzerine açıklama yapan iş dünyasının temsilcileri de Türkiye'nin AB'den kopmasını istemediklerini ifade etmişler. Aksi durumda en büyük faturayı iş dünyası öder. Zaten Türkiye ile AB'nin tamamen kopması gibi bir durumun olması çok uzak bir ihtimaldir. İhracatın yarısını AB ülkelerine yapıyoruz ve yine ithalatın da neredeyse yarısını bu ülkelerden karşılıyoruz. Bu kadar iç içe olmuş yapının yok sayılması pek de mümkün görünmüyor. 

Şu an yapılması gereken şey nedir? Gazeteci Güngör Mengi'nin teklifi şu: "Şangay Beşlisi denilen ve 'demokrasiyle ilgisi olmayan ülkelerden oluşmuş' birlikten söz etmek yerine, 15-16 Aralık'ta Brüksel'de AB liderlerinin yapacağı zirve öncesi onlarla doğru, dipolmatik diyaloglara girmektir! (Vatan g., 25 Kasım 2016)

Sami Kohen de şöyle yazmış: "AP'nin kararını ilk refleksle 'Ne yazar?' diyerek geçiştirmek doğru değil. (...) AP'nin kararını soğukkanlılıkla  değerlendirmek ve buna göre Türk dış politikasında Avrupa'ya nasıl bir yer verilmek istendiğine karar vermek gerek." (Milliyet, 25 Kasım 2016)

Bu krizi de konuşarak, diplomasi yoluyla çözmek milletin menfaatinedir. Türkiye bu yolu tercih etmelidir.

Okunma Sayısı: 2214
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı