Siyasetin içine girip de kirlenmeden kalabilmek mümkün değil. Bu sebeple akıllı insanlar, mümkün olduğu kadar siyasetten kaçmaya çalışır.
Bununla birlikte siyasetin temelinde var olan ‘zehirli bal’ özelliği ekseriyeti kendisine çekiyor.
Siyasetin nerede yapılacağı da eskiden beri tartışılan bir konudur. Kimileri siyaseti dağda, kimileri ovada yapar. Tabiî ki dağda siyaset yapmak, gerçek anlamda bir siyaset değil. TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer de “Sokakta siyaset yapılır mı?” sorusunu, “Siyaset sokakta da, Gezi Parkı’nda da yapılır. Molotofkokteyliyle değil, ama konuşarak yapılır” diye cevaplandırmış.
“Çözüm sürecini hep destekledik” diyen Dinçer, “Eleştirilerimiz var, süreç yeterince şeffaf değil. Her gün konuşulanlar raporlanmaz tabiî, ama bugünkü uygulamayla süper şeffaflık arasında denge kurulabilir. İkincisi bu süreç çok ağır ilerliyor. Ayrıca muhalefet partileri sürece dahil değil. Bu kadar köklü bir sorun yüzde 51 ile çözülemez, ciddî kamuoyu desteği gerekir” demeyi de ihmal etmemiş.
“Her halükârda biz her şeyin konuşulması gerektiğini düşünüyoruz” kanaatini paylaşan TÜSİAD Başkanı Dinçer, yaptıkları açıklamalarından dolayı “Tepki çekerim diye endişe taşıyor musunuz?” sorusuna şu cevabı vermiş: “Yok, böyle bir endişe taşımıyoruz biz. Yani gerek hükümet ile gerek muhalefetle sağlıklı ilişkiler içerisinde olduğumuzu ve sağlam bir diyaloğumuz olduğunu düşünüyoruz. Üslûbumuza dikkat ediyoruz, saygılı ve açık olmaya çalışıyoruz. Ama TÜSİAD herhangi bir konuda tesbitini, düşüncesini söylerken ‘Acaba birilerini kızdırır mıyım’ diye endişe taşımıyor. (...) Meselâ Adalet Bakanı’na da ‘Vatandaş yargıya güvenmiyor’ dedim. Bu şimdi ne demek, ‘Vatandaş iyi ki yargıya güvenmiyor’ mu demek? Ben diyorum ki ‘Bu bizim ülkemizin ortak sorunu, vatandaş mahkemelere güvenmiyor. Bir şeyler yapalım’ diyorum. Dolayısıyla burada bana kızacak bir durum yok, bir tesbit var. Varsa ‘Güveniyor’ diyen, buyursun ispat etsin.” (Konuşan: Meltem Ersoy, Haber Turk, 14 Aralık 2014)
Ekonomide olumsuz sinyallerin çoğaldığı da bir gerçek. Büyüme hedefleri tutturulamadığı gibi, 2023 hedeflerine ulaşma ihtimalleri de zora girdi. Dinçer’in 2015 beklentisi de şöyle: “Dünya ekonomisi uzun dönemli düşük büyüme sürecine girdi. Türkiye’de olduğu gibi dünyada da yapısal reformlara ihtiyaç var. 2015’in zor bir yıl olacağı belli. Bu çok açık. Türkiye yapısal reformları yapmakta geç kaldı. Türkiye son 3 yılda düşük büyüme bandına girdi. Bu seneyi muhtemelen yüzde 3 büyüme ile kapatacağız. Muhtemelen yapısal reformlar seçimden sonraya kalacak. İyi haber: Petrol fiyatlarının düşmesi. Bu iyi haberi dengeleyecek şekilde jeopolitik riskler 1 sene öncesine göre çok daha büyük boyutta. İyi hikâyelerle kötü hikâyeler birbirini dengeler ve bu seneden çok farklı olmaz muhtemelen. Dolayısıyla 2015 senesinde de Türkiye ekonomisinden bir mu’cize beklememek lâzım. Ama yapısal reformlar için mutlaka düğmeye basılması gerekiyor.”
“Türkiye yapısal reformları yapmakta geç kaldı” tesbitine itiraz edebilecek bir siyasetçi, bir ekonomist, bir sosyolog var mı? Ortak dert ve tesbit bu noktada birleştiğine göre, yapısal/temel reformları başlatmak için kim ne bekliyor? Bu noktada ilk adımı siyasetçilerin atması gerekmez mi?
Vaadleri erteleyelim ve Türkiye’nin temel ihtiyacı olan kalıcı reformları yapalım...