Geride bıraktığımız 16 Nisan 2017 anayasa değişikliği referandumundan çıkan mesajlar değişik yorumlara sebep oluyor ve muhtemelen önümüzdeki aylarda da bu yorumlar devam edecek. Böyle olması da tabiîdir, çünkü netice itibarıyla ‘bıçak sırtı’ bir tablo ortaya çıktı.
Yeniden ifade etmek isteriz ki önemli olan uygulamadır. İsimlerin ya da resimlerin değişmesiyle hakikat değişmez. Dünyanın en iyi kanun maddelerine rağmen ülkeleri kötü yönetmek mümkün iken, nisbeten ‘kötü kanun maddeleri’ne rağmen bunları iyi yorumlayarak milletin memnun olacağı bir sistemi kurmak, devam ettirmek mümkündür. Burada idarecinin mahareti ortaya çıkar. Yoksa, “Yok kanun, yap kanun” anlayışıyla her şeyi kanun maddelerinden ibaret saymak insanı yanıltır. Düşünün ki 12 Eylül 1980 darbesinin dayattığı 1982 ‘kötü’ anayasasına rağmen Türkiye’nin iyi idare edildiği yıllar ya da aylar olmuştur. Hiç kimse bu tesbitten, ilk gününden itibaren itiraz ettiğimiz ve değişmesini istediğimiz anayasaya bir pay çıkarmaya kalkmasın.
16 Nisan 2017 referandumu ile getirilen anayasa değişikliği de 1982 anayasasının ruhunu, özünü değiştirmiş olmuyor. Dolayısıyla bu değişiklik sonunda darbecilerin anayasası ortadan kalkmadı. Yeni anayasa yapılsın talebini dillendirdiğimiz her defasında, “12 Eylül darbecilerinin hazırladığı 1982 anayasasını aratmayan bir anayasa yapılsın” dediğimize tarih şahittir. Değişiklikler mutlaka daha iyi yönde olursa bir anlam ifade eder. Yoksa sadece maddeler yenilenmiş ve köhne anlayış kalmış olur.
Referandum sürecine girilirken propagandası yapılan bir nokta vardı. Buna göre Türkiye koalisyon dönemlerinden çok çekmişti ve yeni sistemde koalisyonlar sona erecek, tarihe gömülecekti. Acaba bu mümkün oldu mu?
Elbette tek başına iktidarlar daha hızlı hareket eder ve koalisyonlar da tartışmalarla sürer. Ancak iyi niyetle kurulan ve Türkiye’ye hizmet veren koalisyonlar da olmuştur. Aynı şekilde tek başına iktidar olduğu halde milletin taleplerine kulak tıkayan hükümetlere de şahit olundu. Bu noktada yine insan ve iyi niyet meselesine gelmiş oluruz.
Peki, koalisyonlar gerçekten tarihe karıştı mı? ‘Karışsın ya da karışmasın’ tartışması bir yana, Türkiye’nin tablosu koalisyonların isim ve resim değiştirerek devam ettiğini ve bundan sonra da bir şekilde gündemde olacağını gösteriyor. Referanduma gidilirken iki parti ortak çalışma yaparak fiilen koalisyon kurmuş olmadı mı? Ve bu koalisyon normal seçimlerde yüzde 61 oy almışken referandumda ancak yüzde 51.4 oy alabildi. Dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde de benzer gayri resmî koalisyonların kurulacağı yorumları yapılıyor.
Ankara’daki havayı yansıtmaya çalışan gazeteci Muharrem Sarıkaya şöyle demiş: “Referandum, yeni sisteme göre Cumhurbaşkanı’nın seçilecek olması nedeniyle de ittifakları zorunlu hale getirdi. Bundan böyle de ittifaksız, koalisyonsuz sandık olmayacak.” (Habertürk, 17 Nisan 2017)
Hani, koalisyonlar sona eriyordu? Demek ki isimlerin ve resimlerin değişmesiyle hakikat değişmiyor. Ve bir iş yapılacaksa Türkiye’nin siyasî tablosu göz önünde bulundurulmak mecburiyetinde. Aksi halde isim ve resimlerle uğraşarak günleri heba etme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız...