Türkiye’nin dış politikasında kırılmalar yaşanıyor. ‘Dost ülke’ler düşman listesine yazılırken, bir dönem ‘düşman’ ilân edilenlerle dostluklar kuruluyor.
Bu hal, ciddî bir sorgulamayı da beraberinde getirmiş durumda. Önümüzdeki dönemde bu meselelerin daha da hararetle tartışılacağı söylenebilir.
Siyaset bilimci Soli Özel, dış politikadaki çelişkilere dikkat çeken tesbitler yapmış. Tartışmalı konulardan biri de Musul’a önce asker gönderilip sonra kademeli olarak geri çekilmesi. Hatırlanacağı üzere Musul’a ‘eğitimci asker’ gönderilmiş ve Irak’ın itirazı ve araya ABD Başkanı Obama’nın girmesiyle askerlerin bir kısmı geri çekilmek durumunda kalmıştı.
Siyaset bilimi ve uluslar arası ilişkiler uzmanı ve yazar Soli Özel, “Peki Türkiye’yi yönetenlerin amacı neydi?” sorusunu şöyle cevaplandırmış: “Bu olay, Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesinin akabinde saha dışına atılmasının hemen ardından gerçekleşti. ‘Suriye’de kaybettiğimiz alanı Irak’ta kazanabilir miyiz’ şeklindeki bir düşüncenin etkisi olduğunu düşünüyorum. Bir trafiğe de dikkat etmek gerekir: Barzani, Suudi Arabistan’daydı. Sonra Türkiye’ye geldi. MİT’e götürüldü, Genelkurmay’a götürüldü. Bunlar rüyamızda görsek hayra yormayacağımız şeyler. Türkiye, ‘Beni oyunun dışında görmeyin, işte bakın, Irak Kürdistan Yönetimi’nin Başkanı ile temastayım, orada hâlâ etkili bir oyuncuyum, gördüğünüz gibi 25 tank, 600 asker gönderdim, beni de oyunun içine katmak zorundasınız’ demek istedi. (Soru: Gelebilecek tepkiler öngörülmedi mi?) Böyle bir hamleyi sağına soluna bakmadan yaptığın takdirde çok fazla oyuncunun ayağına basıyorsun, onlar da seni püskürtüyorlar. Şimdi ne oldu? Biz bundan 10 gün öncesine göre daha zayıf görünümlü bir hale düştük. Türkiye’nin ağırlığına, itibarına, ciddiyetine yazık oldu. Ben şunu anlamıyorum: Bunun nereye varacağını görmemek mümkün değil. Tepkiler belli ve senin buna direnemeyeceğin de açık. Niye kendini bu duruma koyuyorsun? Hakikaten anlamıyorum.” (Konuşan: Ahmet Hakan, Hürriyet, 23 Aralık 2015)
Sıcak gündemlerden biri de İsrail ile olan ilişkiler. Soli Özel bu konudaki bir soruyu cevaplandırırken şöyle demiş: Bu ‘iki yalnız’ın buluşmasıdır. Türkiye de yalnız, İsrail de... İki yalnız bir araya geliyor. (...) 2010 yılında yani Mavi Marmara trajedisi yaşandığında Türkiye’nin bölgedeki konumu çok farklıydı. Türkiye çok güçlüydü, İsrail ise ciddî şekilde yalnızlaşan bir ülkeydi. Hâlâ da yalnız... Bugün Türkiye de en az İsrail kadar yalnızlaştığı için İsrail–Türkiye yakınlaşması, iki yalnızın buluşmasıdır. (Soru: Bu barışma nedeniyle hükümet partisi, tabanından tepki alır mı?) Bu işin ahlâkî ve duygusal kısmı çok çapraşık. Büyük bir tepki olacak.”
“Dünyaya gücümüzü gösterelim” derken, hesapsız atılan adımların faturasını hep birlikte ödemiş olmuyor muyuz? Gerek Musul ve gerekse İsrail adımları itibarımızı mı arttırdı? Musul’a gönderilen askerler geri çekilecek idiyse niçin gönderildi? İsrail’le gündemdeki anlaşma yapılacak idiyse, şimdiye kadar sürdürülen hamaset neydi?
Hep tekrarlamak durumunda kalıyoruz: Adımlar bir değil, bin defa düşünülerek atılsın. Türkiye, kendisine güvenenlerin umutlarını kırma şampiyonu olmasın. Dostluk esas olsun. Keskin sirkenin küpüne zarar verdiği hiç unutulmasın...