Türkiye, hiç arzu edilmeyen yeni bir sürece girmiş bulunuyor. Maalesef, ‘barış süreci’ devam ediyor derken, belirsizlik ve ‘kavga süreci’ne girildi.
İyi bir benzetme değil, ama sıkıyönetim günlerinde yaşananlara benzer hadiseler yaşanıyor, haberler duyuluyor. İşçiler kaçırılıyor, yollar kesiliyor, arabalar yakılıyor, bombalar atılıyor ve bazı büyük şehirlerin caddelerinde hiç arzu edilmeyen ‘silâhlı görüntüler’e şahit olunuyor.
Millet ekseriyetinin bu tablolardan rahatsız olduğunu söylemek mümkün. Ancak unutulmaması gereken şöyle bir çelişki var: Bugün karşılaştığımız tablo, dün yapılan yanlışların bir neticesidir. ‘Barış süreci’ devam ettirilirken ciddî yanlışlar yapıldı ve bu konuda yapılan ikazlar da dikkate alınmadı. Başka pek çok konuda olduğu gibi bu noktada da yine “Biz en iyisini biliriz, kimse bize akıl vermesin” tavrı sergilendi. Yanlışlarda ısrar edildi ve bugüne gelindi.
Maalesef yine yanlış işler yapılıyor. Belli bir noktaya gelen çalışmalardan, ‘masa’ların devrilmesi sebebiyle başa dönüldü. Sebebi, temellerin sağlam atılmamış olmasıydı. Bir twitter mesajında bu günlerin de geçeceği, yeniden ‘barış pazarlıkları’nın yapılacağı, ama o gün ‘geniş kitleler’i ikna etmenin çok daha zor olacağı ifade edilmiş ki, katılmamak mümkün değil. Türkiye bu sancı ile bu problemle uzun süre yaşayamayacağına göre ‘kalıcı barış’ı temin etmek durumundadır.
Pek çok konuda ‘muasır medeniyet seviyesi’ne ulaşan ülkeler örnek alınıyor da, aynı şey ‘terör’le mücadele konusunda niçin alınmıyor? Türkiye’de yaşayanlar sanki canlı yayınlarda yapılan ‘Dolmabahçe mutabakat’larına şahit olmadı. Türkiye’yi idare edenleri temsilen ‘en tehlikeli kişiler’le görüşmeler yapılmadı mı? ‘Ada’lara yapılan düzenli seferleri de mi unuttuk? Milletimiz, bağrına taş basarak ve haklı olarak terörün sona ermesi için her türlü fedakârlığı göze aldı. Dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmek, yeni bedeller ödemek övünülecek bir durum mu?
Tehlikeli adımların ‘ara dönem’lerde atılması da ayrı bir planın parçası olabilir. Seçimler yapıldı ve iktidarın değişmesi icap etti. Yeni hükümet kuruluncaya kadar görevini devam ettirecek olan ve bazılarının milletvekili bile olmadığı bir kadronun böyle önemli kararlar alması başka mahzurlar da doğurmaz mı? İncirlik meselesi de bir oldu-bittiye getirilmiş durumda. Amerika tarafı, görüşmelerin bir yıldan bu yana devam ettiğini itiraf etti. Bir kısım medyaya bakınca, terörün başının ezilmekte olduğu kanaati hasıl olabilir. “Uçaklarımız şurayı bombaladı. Bereliler işaretledi, Fantomlar imha etti. Terörün kökü kazınacak. Şu kadar gözaltı, bu kadar tutuklama” haberleri manşetlerden düşmüyor. Başkası ne düşünür bilemem, ama her zaman için ihtiyatlı olmakta fayda var. Bu ‘operasyon’ ilk defa yapılmadığına göre, daha önce yapılan operasyonların neticelerini hatırlamak lâzım. Uçaklarla bombalamak şimdiye kadar kalıcı çözüm olmadı. Bu politikalar, sosyal ve siyasî adımlarla takviye edilmedikten sonra yine çare olmayacağı söylenebilir.
Kendimizi kandırmak istiyorsak, uygun haberler vardır. Bu haberlere bakıp, “Bu defa terörün kötü kazınıyor. Başbakan şöyle dedi, bakan böyle dedi” diyerek rüya âlemlerine sürükleyebiliriz. Şahsen, böyle yapmak taraftarı değiliz.
Keşke, kalıcı çarenin sosyal adımları atmaktan geçtiğini; Bağdat harap olmadan önce anlayabilsek...