Dünya görmek istemese de Myanmar’da ciddî bir insanlık ayıbı yaşandığı artık gizlenemez hal aldı.
Myanmar ordusunun, silâhlı militanlarla mücadele gerekçesiyle Arakan’da sivillere karşı düzenlediği saldırılarda 25 Ağustos’tan bu yana binlerce Müslümanın öldüğü açıklandı.
Bölgeye giriş çıkışlara izin verilmemesi sebebiyle ölen sivil sayısı tam olarak tesbit edilemiyor. 200’den fazla köy yok edildiği uluslar arası raporlarda da yer aldı. Tabiî ki Myanmar’daki zulüm bugün başlamadı. Yine haberlere göre Myanmar’da 1970’lerden bu yana sistematik saldırılarla etnik temizliğe maruz kalan yaklaşık 2 milyon Arakanlı Müslüman’ın yüzde 84’ü çevre ülkelere sığınmış durumda.
“Mü’min mü’minin kardeşidir” prensibine göre Arakan’daki Müslümanların yaşadıkları hem bizi hem de bir bütün olarak İslâm dünyasını ilgilendirir. Ancak İslêm âleminin bu hususta üzerine düşen vazifeyi yaptığını söylemek kolay değil. Gelen haberlere bakılırsa her fırsatta kınadığımız ülkeler bu hususta daha aktif, daha duyarlı ve daha ilgili. Acaba İslâm ülkeleri bu hususta gayret sarfediyor da ‘uluslar arası medya’ bunu haber olarak duyurmuyor mu?
Meselâ Kanada’dan iki bakan “İnsanlığa karşı suç işleniyor” diyerek Myanmar’daki Müslümanların dertlerini gündeme taşıyan önemli bir açıklamaya imza atmışlar. Kanada Dışişleri Bakanı Chrystia Freeland ve Uluslararası Kalkınma Bakanı Marie-Claude Bibeau tarafından yapılan ortak açıklamada, Kanada’nın Myanmar’daki Rohingyalar ve diğer etnik azınlıkların durumundan derin kaygı duyduğu belirtilmiş. Açıklamada, “Cinayetler ve diğer ciddî insan hakları ihlâlleri, Rohingyalara karşı yaygın saldırıların bir parçası haline geldi. Bunlar insanlığa karşı işlenen suçlardır ve bu etnik temizliği sona erdirme sorumluluğu, Myanmar’ın askerî liderliğine ve sivil hükümetine aittir” ifadelerine yer verilmiş. Aynı açıklamada, Kanada dahil uluslar arası toplumun Myanmar’daki durum için daha fazlasını yapması gerektiği hatırlatılmış. (7 Ekim 2017)
Bu açıklamanın onlarca ve belki de binlerce benzeri İslâm dünyasına mensup bakanlar, STK’lar ve diğer kuruluşlar tarafından yapılması icap etmez miydi? Türkiye, bu hususta açıklamalar yapıyor, Arakan’a el uzatıyor, ama yeterli midir? Dünyadaki diğer İslâm ülkeleri de bu meseleyi ciddî olarak gündemlerine alsa ve Arakan’daki insanların da insanca yaşaması temin edilse iyi olmaz mı?
İngiltere merkezli Burma Rohingya Örgütü de ordu ve Myanmar hükümetinin, insanî yardım kuruluşlarına Arakan’a giriş izni vermemesi nedeniyle Arakan’daki Müslümanların açlıkla yüz yüze kaldığını ve bunun bir tür soykırım uygulamasına benzediğine dikkat çekmiş. 2017 yılındayız ve dünyanın gözleri önünde bir topluluk aç bırakılmak suretiyle ölüme mahkûm ediliyor. Daha da fenası bu bölgede gerçekte neler yaşandığını bilmeye imkân tanınmıyor. Uluslar arası yardım kuruluşlarının dahi bölgeye girmesine, insanlara yardım götürmesine izin verilmemesi anlaşılabilir bir durum mudur? Myanmar’ın bu yanlışta ısrar etmesi ve dünyanın buna sessiz kalması olsa olsa kıyamet alâmeti olabilir.
İslâm dünyasının bin türlü derdinin olduğunun farkındayız, ama Arakan’da yaşananlar karşısında sessiz kalınmasını kabul etmek mümkün değil. Kanadalı bakanların tavrından alınması gereken dersler var, alalım.