Hak, hukuk ve adaletin tecelli edebilmesi için devlet yönetiminde açıklık, şeffaflık ve hesap verebilir olmak çok önemlidir. Günümüzde devletin, idarecilerin, kamunun tam şeffaf ve hesap verebilir olduğunu söylemek kolay değil. Şeffaflık olmayınca peşisıra başka problemler de çıkıp gelir.
Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç da kamunun hizmet kalitesini arttıracaklarını ve en önemlisi de kamudaki şeffaflığa ve denetime katkıda bulunacaklarını söyleyerek bu ihtiyacı yeniden gündeme taşımış. Kamu Denetçiliği Kurumunun (KDK) vatandaşın hukukunu arayan bir kurum olduklarını söyleyen Malkoç, geçen yılki 5 bin 516 şikâyet sayısının bugün itibarıyla [26 Ekim 2017] 12 bin 443’e ulaştığını, yıl sonuna kadar rakamın 15 bini aşacağını tahmin ettiklerini söylemiş. (AA, 26 Ekim 2017)
Kurumun birinci görevinin idareyi denetlemek olduğunu hatırlatan Kamu Başdenetçisi Malkoç, şöyle devam etmiş: “Dört yıllık kurumuz, beşinci yılımıza giriyoruz. İyi yol alıyoruz, umut ediyorum ki onuncu yılda Türkiye’de çok daha fonksiyonel olacak. (...) Bizim en büyük gücümüz kamuoyudur. Evet, Anayasa bize güç vermiş, ama kamuoyu, basınla sivil toplum örgütleriyle ilişkimiz arttıkça, bütünleştikçe hukukun işlerliğini daha da hızlandıracağız, iyi yönetimi daha iyi yerleştireceğiz. Kamunun hizmet kalitesini arttıracağız ve en önemlisi de kamudaki şeffaflığa ve denetime katkıda bulunacağız.”
Kamudaki şeffaflığa ve denetime her zamankinden daha fazla muhtaç olduğumuz her halde bellidir. Bu noktada ne kadar söz söylense, ne kadar şikâyet edilse yeridir. Çünkü şeffaflıktan bahsetmek hakikaten çok zor. Meselâ, devlet ihaleleriyle ilgili düzenlemelerin son 15 yılda 50’den fazla değiştirilmesi şeffaflık noktasında ciddî bir kriz yaşandığını akla getirmez mi? (İndirim yapılmış bilgiyi paylaştık. Yoksa, 2002’de çıkarılan 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 12 yılda, 162 kez değiştirildiğini belirten bir haber bile var. www.hürriyet.com.tr, 17 Aralık 2014) Bu değişikliklerin şeffaflık niyetiyle yapıldığını söyleyebilir miyiz? Tabiî ki şeffaflık denildiğinde aklımıza sadece ihaleler ya da benzeri hareketler gelmemeli. Eğitim sisteminde yapılan değişiklikler de şeffaflık içinde olması icap etmez mi? Bir günde, bir açıklama ile değişen sistemin şeffaflıkla izahı mümkün müdür?
Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, hukuk ve demokrasi vurgusu da yaparak şunları da ilâve etmiş: “Bizim gücümüz hukuktan geliyor. Verdiğimiz karar hukuken güçlüyse ve bunu kamuoyu benimsiyorsa onu idareci zaten uygulayacaktır. Demokrasinin en güzel tarafı hak arama yollarının açık olması yani derdinizi anlatacak mekanizmaların ve mercilerin olmasıdır. (...) İktidarla muhalefetin uzlaşmaması gerekiyor zaten. Burada önemli olan şey iktidarla muhalefet arasındaki diyaloğun makul ve meşrû sınırlar içerisinde hakarete varmadan sürdürülmesidir. Fikir zenginliği ve farklılığı önemli bir şeydir.”
“Demokrasinin en güzel tarafı hak arama yollarının açık olması yani derdinizi anlatacak mekanizmaların ve mercilerin olmasıdır” tesbitinden yola çıkarsak bu yolların tam anlamıyla açık olduğunu söyleyebilir miyiz? Binlerce kişi derdini idarecilere, bürokratlara, siyasetçilere anlatamamaktan dolayı yakınmıyor mu? Geçen günlerde Erzurum’da, derdini cumhurbaşkanına anlatmak için ağaca çıkanlar olduğunu görmedik mi? Bu tablo dert anlatma mekanizmalarının sağlıklı işlemediğini göstermez mi?
Açıklık ve şeffaflık pek çok derdin çaresidir, bilelim...