"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalem, kılıçtan güçlüdür

Faruk ÇAKIR
04 Haziran 2016, Cumartesi
Herkesin bildiği ve farklı kelimelerle ifade ettiği bir tesbit var: “Kalem, kılıçtan güçlüdür.” Yine herkes bilir ki, meydanlarda kazanılan bazı zaferler, ‘masa’larda kaybedilmiştir.

Türkiye’nin yakın tarihi de bu sözün hayata geçtiğine çok defa şâhid olmuştur. Haklı olduğumuz konuları etkili bir dille anlatamadığımız, kendimizi gerektiği gibi savunamadığımız için kaybetmiş sayılmışız.

“Kalem, kılıçtan güçlüdür” sözü geçen yıllarda Amerika’da düzenlenen bir seçimde ‘kampanya sloganı’ olarak kullanılmış. (Semra Somersan’ın yazısı, Taraf, 3 Haziran 2014) Günümüzde kalem yerine diplomasiyi yerleştirmek belki daha da isabetli olur.

Hatırlanacağı üzere Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de 26 Şubat 1324 (Mart 1909) tarihli “Dînî Ceride”deki yazısında, “...Medenîlere galebe çalmak iknâ iledir. Söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir.” demiştir. (Hutbe-i Şâmiye, s. 92)

Almanya’nın ‘soykırım’ kararını oylaması ve kabul etmesi sonrasında yeni bir krizle karşı karşıyayız. İdarecilerimiz ve kamuoyu, haklı olarak bu karara itiraz ediyor; ama çok öncesinden bu kararın alınmaması için gerekli diplomatik adımlar atılmış mıydı? Her hâlde bu karar bir günde Almanya’nın gündemine gelmedi. Almanya’da bu hazırlıklar yapılırken idarecilerimiz ne yaptı? Son bir yıl içinde Almanya Başbakanı kaç defa ülkemizi ziyarete geldi. Aynı şekilde idarecilerimiz de neredeyse her ay Almanya ve Avrupa ülkelerine iş ziyaretleri gerçekleştiriyorlar. Görüşmelerde bu konu hiç konuşulmadı mı? Konuşulduysa, Almanya’yı idare edenler ikna edilemedi mi?

İşin doğrusu, Almanya’nın bu yanlış kararı kabul etmesinden sonra yapılan açıklamalarda orijinal bir ‘tepki’ görülmedi. Daha önce benzer yanlış kararı kabul eden ülkeler için yapılanların Almanya için de yapılması isteniyor. Fakat burada da problemler var. Almanya’yı bir çırpıda yok sayamayız. Hem ihracat, hem de ithalat bakımından yüksek miktarlarda alış veriş yapıyoruz. Milyonlarca gurbetçimiz orada çalışıyor. Ki, mal ve hizmetlere ambargo uygulamak da çare olmuyor. Nitekim daha önce bu yönde uygulanan ambargolar ‘yanlış karar’ların alınmasına engel olamadı. 

O hâlde başımızı iki elimizin arasına alıp çok ciddî tahliller yapmak durumundayız. Niçin haklı olduğumuz meseleleri dahi komşularımıza, ortaklarımıza, dünyaya anlatamıyoruz? Böyle kararların alınması ülkemiz için tehlike ise, niçin tehlikeyi savuşturmak için hep birlikte çalışmıyoruz? Milyonlarca lira ayrılan lobicilik faaliyetleri niçin netice almamızı sağlamıyor?

Bu günden tezi yok, kılıçdan daha keskin olan ‘kalem’e, söze, diplomasiye daha fazla ağırlık verelim. Haklı olduğumuz meseleleri bütün dünyaya iyi bir lisanla, ikna ederek anlatalım. Masada kaybetmek devri artık geride kalsın.

Elbette bunun bir yolu da hayâlî düşmanlar üretmemektir. “Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez” ise yüreklerimizin toplu vurmasına yarayacak adımları hemen atalım. Diplomasiyi en iyi kullanan ülke olmak hakkımız değil mi? Bu hakkımızı kullanalım, derdimizi dünyaya anlatalım. Bunu yapabilirsek o zaman ‘kazananlar’ arasında yer alırız. Unutmayalım: Kalem, diplomasi, tatlı dil devrindeyiz, vesselâm.

Okunma Sayısı: 2468
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı