Dün ömrünü eğitim hizmetlerine adamış olan Abdullah Mahir İz merhum vefat (9 Temmuz 1974) yıl dönümüydü.
Aynı gün merhum Elmalılı Hamdi Yazır için de bir anma toplantısı düzenlendiği haberini duyunca bunun iyi tevafuk olduğu kanaati hasıl oldu.
Vaktinin çoğunu ‘sanal âlem’e feda eden gençlere, iz bırakan âlim ve fazıl şahsiyetleri tanıtmak önemli vasilerimiz arasında olmalı. Ne yazık ki eğitim sistemimizde bölye bir anlayış görmek mümkün değil. Onlarca ya da yüzlerce değil, belki binlerce önemli şahsiyet bu millet için emek sarfetmiş ve maalesef vefatlarından sonra unutulmaya ya da unutturulmaya yüz tutmuştur. Bu tesbitlerden yola çıkarak, hayatta olan âlim ve fazıl insanların değerinin bilindiği akla gelmesin. Çoğu zaman bu şahsiyetleri vefatlarıyla birlikte hatırlıyoruz. Beraberinde de bir mahcubiyet, bir dövünme, bir pişmanlık hissi geliyor. “Hayattayken niçin bilemedik, tanıyamadık ve istifade edemedik” dediğimiz pek çok hadise yaşıyoruz.
Yüksek İslâm Enstitüsü öğretim üyelerinden ve bir dönem Yeni Asya’da yazıları yayınlanan merhum Mahir İz Hoca’nın dikkat çekici, ibretlerle dolu hatıraları var. Elli yıl süren hocalık hayatı sebebiyle, devrin ileri gelen din, siyaset ve edebiyat şahsiyetleri ile yakın münasebetlerde bulunmuş olan Mahir İz Hoca’nın hatıraları bu yönüyle ders vericidir. 9 Temmuz 1974’da vefat eden Mahir İz merhum, Erenköy Sahra-i Cedid mezarlığına denfenilmiş.
Merhum Mahir İz, 12 Ocak 1973 tarihli Yeni Asya’da yayınlanan “Mehmed Âkif” başlıklı yazısında; Bediüzzaman’dan şöylece bahsetmiştir: “Bediüzzaman İstanbul’a geldiği zaman genç idi. Millî kıyafetle dolaşırdı. Bahhâs bir zat idi. Nakûktu. Şark’ın yetiştirdiği zekâlardan, cevalan eden bir zattı. Fevkalâde bahhas idi. Ve ulemayı münâzaraya dâvet etmişti. Kendisine güvenen bir zattı. Hodri meydan diye bütün ulemaya meydan okumuştu.”
Mahir İz Hoca’nın Yeni Asya’da yayınlanan yazıları sanki bugün yazılmış gibidir. Yazılarının çoğu eğitimle, aileyle ve kalıcı dertlere çare arayışlarıyla doludur. Bu vesile ile Mahir İz’e sayfalarını açan Yeni Asya’nın ne kadar isabetli bir iş yaptığı da görülüyor. Muhtemelen bu imkân olmasaydı Mahir İz’i da az tanımış olacaktık.
Mühim âlimlerden olan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır merhum da baba ocağı Burdur’un Çavdır İlçesi’ne bağlı Yazır Köyü’nde düzenlenen bir programla yad edilmiş. Kur’ân-ı Kerîm okunarak başlanan programda konuşan Burdur Valisi Şerif Yılmaz “Bu topraklara geldiğimiz günden itibaren bu toprakları vatan yapan, bu toprakların hamurunu yoğuran, çimentosu olan, kültürümüzü oluşturan insanları bizlerin hiçbir zaman unutmaması gerekiyor. Unuttuğumuz andan itibaren de ne hale geldiğimizi hepimiz yaşadık. İlk günden itibaren bu toprakların yoğrulmasında emek veren ilim ve gönül insanlarımız var ki bunların çoğunun ismini bile hatırlamıyoruz. Bunlardan bir tanesi bugün baba ocağı Yazır olan, babasının daha sonra Elmalı’ya taşınması sonrası ilk ve orta eğitimiyle hafızlık eğitimini Elmalı’da tamamlayan, sonrasında İstanbul’a giderek medrese eğitimini de tamamlayan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır efendidir” demiş. (DHA, 9 Temmuz 2017)
Evet, bu toprakların yoğrulmasında emek veren ilim ve gönül insanlarının çoğunun ismini bile hatırlamıyor olmak büyük bir vebaldir. Bu vesile ile bir harf bile öğreten bütün âlimlerimizi ve fazıl insanları rahmetle anıyor ve onları unutmamak gerektiğini tekrarlıyoruz. Mekânları Cennet olsun. Amin.