Hukuk sistemindeki hatalar bir şekilde Türkiye’nin önüne geliyor ve yeni çare arayışlarına mecbur kalınıyor.
Cinsel istismarla ilgili olarak gündeme gelen bir kanun maddesi haklı olarak tepki çekti. Bu madde kabul edilse de geri çekilip düzeltilse de ortada bir hadise var: İnsan fıtratına uygun kanunlar yapılması acil ihtiyaç.
Hukukî terimleri hepimizin bilmesi mümkün değil. O halde bilenlere kulak vermekte fayda var. Gündemi meşgul eden madde hakkında ikazlarda bulunanlar, daha kötü neticelerin olabileceğine dikkat çekiyorlar.
Yeni TCK’yı hazırlayan komisyon üyelerinden Prof. Dr. Adem Sözüer@AdemSozuer) sosyal medya hesabında şöyle yazdı: “Kanuna aykırı uygulamanın doğurduğu sorunun çözümü, cinsel istismar mağdurunu tecavüzcüyle evlendirip, faili affetmek değildir. Başka çözüm var. (Teklif edilen madde) Bu kanunlaşırsa 10 yetişkin 15’ten küçük kıza cinsel istismarda bulunur, çocuk rızam vardı dedirtilip biriyle evlendirilirse hepsi affediliyor.”
İktidara yakınlığı ile bilinen Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) de yaptığı açıklamada “Tasarının, en önemli çıkmazlarından biri cebir, tehdit ve iradeyi etkileyen hususların tesbitinin son derece zor olduğudur” denilmiş.
Bu mesele o kadar çirkindir ki, uluorta bahsedilmesi dahi fenadır. Mutlak surette masumların korunması hedef alınmalıdır. Bu çirkinliğe teşebbüs edenlere elbette mümkün olan en yüksek ceza verilmeli, ama daha da önemlisi bu çirkinliklerin yaşanmayacağı bir sosyal hayatın temin edilmesidir. Bu çirkinlikler işlendikten sonra failler en büyük cezayı almış olsa bile mağdurlar rahatlamış olmaz ki. Ne edip etmeli ve bu çirkinliklerin yaşanmamasını temin etmeliyiz. Böyle bir belâ ve musîbetten hepimizi muhafaza etmesi için Allah’a yalvarmak durumundayız.
Avukat Ercan Avcı’nın dikkat çektiği bir nokta da önemli. Kayseri örneğini veren Av. Avcı, şehirde ortalama 1.5 günde bir cinsel istismar hadisesi yaşandığını belirtmiş ve şöyle demiş: “Son dönemlerde cinsel suçlarda artış söz konusudur. Cinsel suçların artış nedenlerine sosyolojik ve kültürel yönden bakmak lâzım. Türk aile yapısının dejenere olması, bazı dizi ve filmlerin bu yöndeki davranışa teşvik etmesi, cinsel suçların artmasında doğrudan bağlantılıdır. Eskiden de cinsel suçlar fazlaydı, ancak toplumda şikâyet duygusu çok gelişmediği için genelde bu suçlar resmî kurumlara yansımıyordu. Aslında cinsel suçların artmasından ziyade, cinsel suçların resmî kayıtlara girmesi sağlandı ve kamuoyunda bilinirliği çok arttı.” (DHA, 19 Kasım 2016)
Meseleye böyle bakmak durumundayız. Aile yapısının bozulduğu, bozulmaya çalışıldığı ve bunun en büyük sebeplerinden birinin de müstehcen yayınlar, müstehcen dizi filmler olduğu inkâr edilebilir mi? O halde bu çirkinlikleri sona erdirmek için atılması gereken en önemli adım, müstehcenliği teşvik etmemektir. Türkiye’yi idare edenlerin bunu bilmemesi, görmemesi mümkün müdür?
Adını anmaktan dahi uzak durmaya çalıştığımız bu ve benzeri çirkinliklere karşı müstehcenliğin her çeşidine itiraz etmek durumundayız. Bunun yanında uygun kanunlar çıkarmak da elbette gerekli. Ehil olanlarla, uzmanlarla, muhalefetle, iktidarla, STK’larla velhasıl elini taşın altına koymak isteyen herkesin görüşü alınsın ve bu çirkinliklere fırsat verilmesin.
Ya Rab! Bizi ve neslimizi ve bütün insanlığı bu çirkinliklerden uzak tut, muhafaza eyle. Amin.