Tartışma konuları görünüşte farklı olsa da, hem Türkiye’nin hem de dünyanın asıl meselesi; insanlara ‘insan’ muamelesi yapabilmektir. Hürriyetleri genişletme noktasındaki gayelerin başka bir maksadı olabilir mi?
Tabiî ki hürriyet kavramını yanlış anlayıp, yanlış tatbik edenler de var. Bu noktada, Bediüzzaman’ın mahkemede yargılanırken (bilmana) muhatap olduğu “Sen de mi şeriat istedin?” şeklindeki soruya, “Evet, ama benim tarif ettiğim şekliyle” anlamındaki tavrı çok önemlidir. (Tam metin için bakınız: http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/tarihceihayat/#98) Dolayısıyla, birileri yanlış yorumluyor diye ‘iyi’lere itiraz edemeyiz. Hürriyeti, özgürlüğü ‘nefsin esareti’ ya da ‘istediği her işi yapmak’ olarak anlayanlar varsa, itirazımız bu yanlış yoruma olmalı. İnsanlar hür olsalar da, yine abdullah yani “Allah’ın kulu” olduklarını bilmeliyiz.
Hürriyet, özgürlük, baskı, zulüm gibi kavramlar Türkiye’nin de tartıştığı konular.
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (TASAM) sürdürdüğü Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023 Projesi ile ilgili bir toplantıda da bu meseleler konuşuldu, tartışıldı. Proje kapsamında “Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu 4. Çalıştayı” Perşembe günü dâvetli medya mensupları ve akademisyenlerin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirildi. Türkiye’nin referans değerlerinin neler olması gerektiği konusunda tesbitler yapılan toplantıya TASAM’ın dâveti üzerine katılma imkânı bulduk.
İki oturum halinde icra edilen ve gün boyu devam eden toplantıdan bazı notlar aktarmak faydalı olur. En başta şunu ifade edelim ki, siyasetçilerin gergin üslûbu maalesef ‘ilmi toplantılar’a kadar sirayet etmiş durumda. Bir ara tartışmalar öyle alevlendi ki, bazı katılımcılar toplantıyı terk etmek istedi. Hatta bir katılımcı terk etti bile... Ülkemizin temel problemlerinin konuşulması için bir araya gelenler bunu medenice yapamayacak duruma gelmiş ya da getirilmişse, ‘her şey yolunda’ diyebilir miyiz? Neyse ki oturum başkanı Doç. Dr. Teyfur Erdoğdu’nun haklı ve adil müdahalesiyle, (herkesin fikrini serbestçe ifade etme hakkı olduğu ve fakat hiç kimsenin hiç kimseye fikrini açıkladı diye hakaret edemeyeceğini ısrarla vurgulaması sonrası) tansiyon düştü...
Topkapı Eresin Otel’deki toplantıda biz de tesbitlerimizi ifade etme imkânı bulduk. Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse, ehli hamiyeti dahi müstebit eder” ve “İstibdat nereden gelirse gelsin, tokadımı vuracağım” şeklindeki tesbitlerini aktardık ve medeniyet vizyonu konuşulurken bu tesbitlerin dikkate alınması gerektiğini hatırlattık.
Türkiye’nin “devlet projesi” diyerek ilân ettiği Avrupa Birliği üyeliği yolundaki çalışmaların aksamasının ve daha önce rafa kaldırıldığı belirtilen ‘kırmızı kitap’ın MGK tarafından güncellenerek yeni ‘baskı’sının yapılmış olmasının da ciddî bir hata olduğunu ifade etmiş olduk. Ayrıca, cehalet, fakirlik ve ihtilafın da ‘düşman’ bilinmesi gerektiği, insanların ya ekmek ya da hürriyeti tercih mecburiyetinde bırakılmaması gerektiği; eğer böyle bir tercih söz konusu olacaksa; “Önce hürriyet” diyebilen gençlerin yetiştirildiği bir eğitim sistemine muhtaç olduğumuzu da dillendirmeye gayret ettik.
TASAM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı emekli Büyükelçi Murat Bilhan da hukuk sisteminin sakat olduğunu ve ciddî bir hukuk revizyonuna ihtiyaç olduğunu belirtti. Diğer konuşmacılar da önemli tesbitleri gündeme taşıdı.
Toplantıda dikkat çeken başka bir nokta da, ‘tek parti’ devrinin tenkidinden bazı ‘mütedeyyin’ insanların her halde bu güne atıf var diye rahatsız olmasıydı. Öyle bir kargaşa hali var ki, bu durum bile bizi şaşırtmadı!
Millet olarak istibdada tokat vurabilirsek, gerçek hürriyet zeminine kavuşmamız mümkün olacak inşallah. Tabiî ki işimiz kolay değil...