Yüzlerce, belki binlerce güzel tarihî çeşmesi olduğu halde İstanbul’daki çeşmelerin neredeyse hiçbirinden su akmamasını izah edebilecek bir idareci, bir belediye başkanı, bir sivil toplum kuruluşu, bir dernek temsilcisi var mı? Çeşmelerinden su akıtamayan bir şehir, turizmde ön sıralara çıkabilir mi?
Geçen gün yine kısa bir İstanbul turu yaptık ve akmayan çeşmeleri görünce hüzünlendik. Neyse ki bir adet suyu akan çeşmeye rastladık ve bismillah diyerek bir yudum su içtik. Yahya Efendi Türbesi yokuşundaki çeşmeden su akmasına vesile olanlara teşekkür ederek bir an önce bütün çeşmelerden içilebilir su akmasını temenni ediyor ve bekliyoruz.
Ecdadımızın yaptığı ve bugünlere kadar gelen tarihî çeşmelerden su akmaması aynı zamanda tarihe ve tarihî eserlere de büyük bir haksızlık ve saygısızlık değil midir? Hem çeşmeler hem de benzer tarihî eserlerin bakımsızlığı bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
Neyse ki bu meseleleri dert edinenler de var. Araştırmacı yazar Müfid Yüksel, geçen gün facebook sayfasında İstanbul’daki bakımsız tarihî eserlerin fotoğrafını paylaşmış ve sormuştu: “Bir yandan ‘Ecdâd, Ecdâd, Viyana Kapıları’ diye kof hamaset sergileyip, diğer yandan betonculuk yapanlar nerede?” diye sormuştu. (http://www.yeniasya.com.tr/gundem/kof-hamaset-yapanlar-nerede_449967)
Benzer bir tepki de gezgin ve tarihçi, aynı zamanda Hafel Turizm Yönetim Kurulu Üyesi olan Mehmet Dilbaz’dan geldi. Dilbaz, Yunanistan, Rodos’taki bakımlı ve su akan Osmanlı çeşmelerinin fotoğraflarını paylaşımda şöyle yazmış: “Gel de üzülme, gel de kızma. Yunanistan Rodos’ta bulunan Osmanlı’dan kalma çeşmelerin hem suları akıyor hem de tertemiz. Üstelik bizdeki gibi Yorgo Maria’yı seviyor filan da yazmamışlar. Medeniyet bizim, sahip çıkan onlar, yazık vallahi yazık! İstanbul ki payitahttır malûm, arkadaş suyu akan 10 tane çeşme bulamazsın, hadi suyu geçtim önünde çöplerin birikmediği, üzerinde saçma salak duvar yazılarının olmadığı, tertemiz, düzgün 10 tane çeşme göreniniz var mı? Ayıptır günahtır yahu, hiç mi Allah’tan korkmazlar!
Çeşme medeniyettir, çeşme kent kültürüdür, ortak kullanım alanıdır, başkalarının hakkına saygı duymayı öğretir, nerde Büyükşehir Belediyesi, nerde ilçe Belediyeleri, şu parti bu parti demiyorum, İstanbul’un her ilçesinde aynı rezilliğin örnekleri var!” (@mehmet_dilbaz, 30 Aralık 2017)
Sanal âlemdeki tartışmaya katılan bir twitter kullanıcısı da, “Çeşmelerin bugün üç görevi var: 1. Çöplük, 2. Reklâm panosu, 3. Okulda yazmayı öğrenememiş geri zekâlıların yazı tahtası!” tesbitini yapmış. (Ömer Güvercin, @daciraki)
Çeşmelerden su akıtılması basit görülebilir, ama bir anlayışı, tarihe ve ecdada saygıyı gösterir. Hakikaten İstanbul’daki tarihî çeşmelerden su akıtılması ve bakımlarının yapılması çok mu zor? Bunun için yeterli paramız mı yok? Bu kadar açık bir ihmal, bu kadar açık bir yanlışlık nasıl yapılır ve daha da önemlisi bunca ikaza, hatırlatmaya rağmen niçin bu meseleye el atılmaz?
Hiç kimse “Yapıyoruz, su akıtıyoruz, ama çeşmeler kırılıyor, bozuluyor” bahanesine sığınmasın. Hiçbir bahane çeşmelerden su akıtılamamasını haklı çıkaramaz. İBB Beyaz Masa bu konudaki hatırlatmalar üzerine “Tamam ilgileneceğiz, hatırlatmanız için teşekkür ederiz” mealinde cevaplar veriyor. Doğru cevap, ama yetmez.
Madem idarecilerimiz bu meseleye ilgi göstermiyor, sivil toplum kuruluşları bir araya gelip meselâ “İstanbul Çeşmelerini İhya ve Bakım Derneği” kurabilir ve kurmalıdır.
Sadece İstanbul’da değil dünyanın her yerindeki çeşmelerden su akmalı. Hatta yeni yeni çeşmeler de yapılmalı. Çeşmelerden su aksın, akıtanlar sevap alsın. Bizler de bismillah diyerek afiyetle içelim. Olmaz mı?