Türkiye’nin Filistin meselesiyle ilgilenmemesi mümkün değil.
Çünkü Filistin demek bir bakıma Mescid-i Aksa demek. Mescid-i Aksa, Müslümanlar için mukaddes bir mekân. Kâbe’den önce ‘kıble’ orasıydı. Bu ve başka pek çok sebep Türkiye’nin Filistin’de, Gazze’de yaşananlara ilgisiz kalamayacağının delili.
İsrail’in hak ve hukuk tanımadığını, Filistinlilere her türlü eza ve cefayı çektirdiği dünyanın bildiği bir konu. Düşünün ki dünyada duvarların yıkıldığı bir dönemde İsrail, Filistin’i açık cezaevi haline getirmek için duvar örmeye devam ediyor. BM’nin, dolayısıyla dünyanın tepkisini de kulak ardı eden İsrail tamamen keyfi işlere imza atıyor.
Gazze’ye uygulanan kuşatma ve ambargoyu dünya gündemine taşımak için yola çıkan Mavi Marmara Gemisi’ne yapılan müdahale sonrası Türkiye ile İsrail’in arası iyice açılmıştı. Aradan yıllar geçti ve Türkiye İsrail’le yeniden ‘barış’tı. Elbette ki sorumluluk bu anlaşmalara imza atanların boynundadır.
Son anlaşmanın yürürlüğe girmesinden hemen sonra İsrail yeniden Gazze’ye saldırmış. Akla, “İsrail yaptığı anlaşmayı bu şekilde mi kutladı?” sorusu geldi. Çok dikkat çekici olan bir nokta da İsrail’in iki yıl aradan sonraki bu saldırısının ülkemizde sessizlikle karşılanmasıdır. Başka zamanlarda mangalda kül bırakmayanlar bu defa susmayı tercih etti? Sebebi ne ola?
Tabiî ki uluslar arası problemlerin her zaman diplomatik yollarla çözülmesi tavsiye edilir. Türkiye’nin yapması gereken de budur.
Konu ile ilgili haberlerde İsrail’in Gazze’ye 20 dakika boyunca hava saldırısı düzenlediği ve 70’den fazla füze attığı belirtilmiş. İsrail ordu sözcüsü Avaachey Adraee, İsrail’in Gazze’ye saldırmasının sebebinin Hamas’tan İsrail’deki boş bir araziye atılan füze olduğunu ileri sürmüş.
Türkiye’yi idare edenler de elbette açıklama yaptı. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada “Ülkemizin İsrail’le ilişkilerinin normalleşmesi, Filistin halkını hedef alan saldırılar karşısında sessiz kalacağımız anlamına gelmemektedir. Filistin Dâvâsının takipçisi olmaya devam edeceğiz” denilmiş. (AA, 22 Ağustos 2016)
Kişi ya da devlet iyilik zannıyla fenalık da yapabilir. Yapılamayacak ölçüde büyük sözler verilmesi size güvenenlerin yarı yolda kalmasına sebep olabilir. Türkiye elbette büyük bir ülkedir, ama imkânları da bellidir. Bu bakımdan diplomasi dilinin iyi kullanılması ve haklı olunan Filistin dâvâsında hür dünyayı ikna etmek gerekir. Devletlerden ayrı olarak insanlık zaten Filistinlilerin haklı dâvâsını destekliyor. İsrail’in yanlışlarına, zulmüne ve haksızlığına itiraz eden milyonlarca insan var. Bu itirazları bir kuvvete dönüştürecek ve İsrail’in zulmüne son verecek diplomatik dile ihtiyaç var. Türkiye bu noktadan hareketle çalışmalar yaparsa İsrail’in zulmüne son vermeye vesile olabilir.
İsrail, başta Birleşmiş Milletler (BM) kararları olmak üzere işine gelmeyen ve menfaatine olmayan hiçbir anlaşmayı kabul edip uygulamamıştır. Türkiye ilişkilerini sürdürürken bu gerçeği göz önünde bulundurmak durumundadır. Temennimiz, Filistinlilerin de hürriyetlerine kavuşmasıdır.