Herkesin bildiği üzere Türkiye’nin derin yaralarından biri de israf alışkanlığıdır.
İsraf denildiğinde akla sadece ekmek israfının gelmesi kimseyi yanıltmasın. Ekmekte ve gıdada elbette büyük bir israf var, ama israf bununla sınırlı değil. Devletin her kademesinde büyük bir israfla karşı karşıyayız. Öyle ki israfın maddî büyüklüğünü bile doğru dürüst hesaplayabildiğimiz söylenemez.
Yöneticilerimiz de zaman zaman israfa karşı mücadele baştatıp tasarruf tedbirleri alınacağını ilan ederler. Tedbirler ilân edilir, fakat sıra bunları uygulamaya gelince maalesef yapılmaz.
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na misafir olmuş ve kamuda her alanda başlatılacak tasarruf seferberliğine ilişkin değerlendirmesinde, devletin kamuda tasarruf seferberliğine öncülük etmesi gerektiğini hatırlatmış.
Yatırım ve personel harcamaları hariç bütün kalemlerden tasarruf edileceğine dikkati çeken Canikli, şöyle konuşmuş: “Genel bütçeye dahil olsun olmasın, kamudaki herkes bu tasarrufu yapacak. Önümüzdeki günlerde rakam ortaya çıkacak. Ciddî bir tasarruf bekliyoruz. Hem halka, piyasaya örnek olması açısından, hem de kamunun tasarruflarının normal mantıksal bir durum haline gelmesi açısından bunu önemsiyoruz. Zaman zaman kamunun da durup kendine bir çeki düzen vermesi gerekiyor. Farkında olmadan ipin ucu kaçabiliyor.” (AA, 14 Temsuz 2016)
Şiddetle arzu ederiz, fakat “kamudaki herkes bu tasarrufu yapacak” sözünün hayata geçebilmesine imkân ve ihtimal veren var mı? Bence yok..
Eski bakanlardan Ömer Dinçer de kamudaki israfa dikkat çekip yapılan yanlışların bir kısmını sıralamış. Dinçer’in tesbitleri şöyle: “Hükümetlerimiz, harcamaları kontrol altına alabilmek için geleneksel olarak ‘israfı önleme veya tasarruf genelgeleri’ yayınlar. Bu genelgelerle gereksiz lojman yapımı, makam aracı alınması, telefon masrafları, yurtdışı seyahatleri, sosyal tesis yapım ve kullanımı vs. kontrol altına alınmaya çalışılır.
Hemen itiraf etmek gerekir ki tasarruf tedbirleri yaklaşımı, maliyetlerin azaltılması fikrinden farklı bir felsefeye sahiptir. Bu açıdan ne kadar işe yaradığı da tartışmalıdır. (...)
Merkeziyetçiliğin beslediği sürekli büyüme, hantal örgüt yapıları, şişen kadrolar, kurum veya birimlerin işlevleri ve popülist politikalar gözden geçirilmeden kamuda maliyetler azaltılabilir mi? Yine aynı yıllarda (2004) DPT tarafından yapılan Kurumsal Gözden Geçirme Raporu’nda 70’e yakın idare veya birimin kapatılması halinde hiçbir hizmet eksikliği doğmayacağı anlaşılmıştı. Maalesef bunların pek çoğu varlığını devam ettiriyor.” (Habertürk g., 11 Temmuz 2016)
Tekrarlayalım: İsraf büyük dertlerimizden biridir. Mutlak surette israfı terk edip tasarrufa yönelmeliyiz. Devletin resmi raporlarına göre 70’e yakın idare veya birimin kapatılması halinde bir eksiklik hissedilmeyeceği anlaşıldığı halde bu ‘fazla’ birimlerin halen açık olması, çalışır görünmeye devam etmesi akıllı işi midir? Yanlıştaki ısrar devam ederken israfı önleyip tasarrufa yönelmek mümkün olur mu?