Son aylardaki tartışmaların hem ülkemize hem de Avrupa’ya fayda vermeyeceği anlaşılacak, ama muhtemelen iş işten geçmiş olacak. Hangi ülke, hangi fikir, hangi ideal ‘kavga’ ile meselesini anlatabilmiş ki?
Afrikalı Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Said Burhan, Sudan’ın başşehri Hartum’da düzenlenen beş günlük foruma yaptığı açıklamada İslâm dünyasının önemli dertlerine dikkat çekmiş. Avrupa’da ya da dünyanın başka ülkelerinde genelde Müslümanlar ve özelde Türkiye aleyhinde propagandalara rastlanıyor. Tabiî ki bu propagandalara karşı ikna edici bir dil kullanmak milletimizin de menfaatinedir. ‘Kırık kolla kavga’ anlamına gelecek tartışmaların ülkemize de fayda vermeyeceği açıktır.
“Dünya Müslümanları Türkiye’ye büyük bir umutla bakıyor” sözleriyle İslâm dünyası için Türkiye’nin önemine dikkat çeken Said Burhan, “Bütün Müslümanları Türkiye’nin güçlenmesi için duâ etmeye çağırıyorum” demiş.
İslâmın aşırı sağcıların söylemleriyle de olsa gündemde tutulmasının daha fazla kişiye ulaşmak için fırsat olarak görülebileceğine de dikkat çeken Burhan, “Müslümanlar İslâmı doğru anlatmalı ve meydanı İslamofobiyi yayan aşırı sağcılara bırakmamalı” tesbitinde bulunmuş.
“İslâmı doğru anlatmalı” tesbiti ne kadar da tanıdık geliyor değil mi? Gerek 11 Eylül 2001’deki “İkiz Kule Saldırısı” ve gerekse sonraki dönemlerde yapılan benzer provokasyonların ters teptiğini ve insanların ‘fevc fevc, gruplar halinde’ İslâmı merak edip onu araştırmaya başladıklarına şahit olunmamış mıydı?
21 Afrika ülkesinden Müslüman vaizlere eğitim verilmesi için Hartum’da düzenlenen forumla ilgili değerlendirmeler de yapan Afrikalı Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Said Burhan’ın şu tesbitleri de yabana atılmamalı: “İtidalden uzaklaşmak, dinden uzaklaşmak anlamına gelir. İtidale de ilim sahibi olmadan ve din konularını anlamadan ulaşılamıyor. Bu sebeple biz itidalin yaygınlaştırılmasında vaizlerin teknolojiyi ve modern yolları kullanması konusunda eğitilmesi amacıyla bu forumu düzenledik. İlimsiz hamaset, aşırılık, hoşgörüsüzlük, kayıtsızlık ve ciddiyetsizlik doğurur. İslâm âlemi son zamanlarda çok fazla fitneye sahne oluyor.”
Hele günümüzde itidal çağrılarının çok çok önemli olduğunu hadiseler de tasdik etmiyor mu? “Hırsla hareket edenin zararla oturduğu” tesbitini yapanları zaman haklı çıkarmadı mı? Ayrıca ilimsiz hamasetin, aşırılığın, hoşgörüsüzlüğün, kayıtsızlık ve ciddiyetsizlik doğurduğu tesbiti bilhassa dikkat çekici değil mi?
Afrikalı bir ilim ehlinin bu tesbitleri yapmış olması, İslâm dünyasının dertlerinin benzer olduğunu gösterir. Demek ki hamasete sığınmak sadece ülkemize mahsus değil. Aksi halde Afrika’da bile hamasetin iyi neticeler vermediği tesbiti yapılır mıydı?
İslâm âlemi hamaset imtihanını kaybetmemeli. İtidali muhafaza etmeli ve İslâmiyeti doğru ve ikna edici bir dille, fiillerle anlatma yolunu tercih etmeli. Bu işin başka yolu da yok.