Teröre karşı en temel itirazı İslâm dünyasının yapma hakkı var.
Çünkü İslâm, kelime anlamı bakımından bile ‘barış’ı hatırlatır. Dolayısıyla hiç kimsenin, ‘terör’le İslâm’ı yan yana getirme hakkı yoktur. Bunu yapan kim olursa olsun, en yüksek perdeden itirazı da hak eder.
Hakikat böyle olmakla beraber, bazı insafsızlar yaptıkları ‘terör eylemleri’ ile İslâm’a büyük zarar vermiş oluyorlar. İslâm’ı doğru şekilde bilmeyen bazı ‘cahil’ler, bilerek ya da bilmeyerek yaptıklarıyla İslâm’a zarar veriyorlar. Haksız yere bir kişiyi öldürmenin, kâinatı öldürmekle eş tutulduğu bir inanç sistemi, haksızlığa, adaletsizliğe, cinayetlere izin verebilir mi? Vermez ve vermemiştir.
İslâm adına ortaya çıktığını iddia eden örgütlerin gerçekte İslâm’a perde, gölge ve tuzak kurduğu belli. Bu bilgiyi çok daha yüksek sesle ve terör örgütleri kan akıtmadan ifade etmek lâzım.
Hindistanlı Müslümanlar da böyle yapmış. IŞİD’in gerçekleştirdiği kanlı saldırıları protesto etmek için ülke genelinde eylemler düzenleyen Hindistanlı Müslümanlar, “IŞİD, Kur’ân, İslâm ve Peygamberimizi (asm) lekelemek için kurulan bir komplodur” demişler. “Cemaat-i Ulema-i Hindi”nin temsilcisi Maulana Mahmood Madani, (her halde Mevlânâ Mahmud Medeni) Al Jazeera muhabirine şöyle demiş: “İslâm masumları öldürmenize izin vermez. İslâm ve cihad adına katliâmlar gerçekleştirilmeye başlandığından beri, bizim dini görevimiz bu saldırılara karşı sesimizi yükseltmektir. (Terör eylemlerini) Bunları yapanlar Allah’a isyan edenlerdir.”
İslâm’ı bir nebze bilen kişi, ortaya konulan terör eylemlerinin ‘doğru İslâmiyet’le bir ilgisinin olmadığını bilir. Zerre miktar iyilik ve zerre miktar fenalığın hesabının sorulacağını bilen bir Müslüman, birisinin hatası ile bir başkasını katledebilir mi?
Muhtemelen dünyadaki idareciler de İslâm adına hareket ettiklerini iddia edenlerin gerçekte Müslümanlarla bir irtibatının olmadığını bilir. “Karıncayı dahi incitme” diyen bir inanç sistemi, ‘eşref-i mahlûkat’ olan insanların katledilmesine fetva verebilir mi?
Geniş dairedeki vazife idarecilerde olmakla beraber, dar dairedeki çalışmalar da ihmal edilmemeli. En başta gençler olmak üzere herkese İslâmiyet’i doğru bir şekilde öğretmek gerekiyor. Bunun yolu da eğitimden geçer. Hiç ilgisi yokmuş gibi görünürken yine eğitim meselesi önümüze çıktı. Dert belli: Cehalet, fakirlik, ihtilâf. Çare de belli: San’at, bilgi, ittifak.
İslâm dünyası hadiseye böyle yaklaşmak mecburiyetinde. Aksi halde İslâm’ı gölgelemek isteyenlerin propagandalarına inananlar çıkar.
Şundan emin olabiliriz: İslâm’ı karalamak ve gölgelemek için kurulan örgütler maksatlarına ulaşamayacak. Uzun dönemde tuzaklar bozulacak ve tuzak kuranlar kurdukları tuzaklara düşecek inşallah.
Tabiî ki İslâm dünyasının bu tuzaklar karşısında tedbirli ve kararlı olması gerektiği gözlerden uzak tutulmamalı...