Başka şeyleri konuşurken, Paris’te yaşanan terör saldırısı gündemi değiştirdi.
İslâm adına hareket ettiğini iddia eden bir terör örgütü, Cuma akşamı Paris’in en merkezi yerlerinde 6 farklı bombalı saldırılar düzenleyerek 127 kişinin ölümüne, çok sayıda kişinin de yaralanmasına sebep oldu.
Ortak kanaat, bu hadisenin “Fransa’nın 11 Eylül’ü” olduğu şeklinde dillendirildi. Büyük ölçüde isabetli olan bu değerlendirmeler, hadisenin büyüklüğünü ve etkilerinin yıllarca süreceğini akla getiriyor.
Terör saldırısı sonrasında Fransa’da 3 günlük ulusal yas ilân edildi. Muhtemel yeni saldırılara karşı ülke sınırları kapatıldı, olağanüstü hal ilân edildi ve devreye asker girdi. Uzmanların ifadesine göre bu ölçüde geniş tedbirlere, savaş yıllarından sonra hiç müracaat edilmemiş. En çok ölüm, 100’e yakın kişinin öldüğü Bataclan Konser Salonunda yaşanmış. Polis, konser salonu içindekileri rehin alan saldırganları ölü olarak ele geçirmiş.
Tek başına kınamak çare değil, ama ilk adım olarak herkesin, kimden ve kime karşı olursa olsun ‘terör’ü kınaması icap eder. İkinci ve en önemli adım ise, terörü besleyen sebeplerin ortadan kaldırılmasıdır. Terör hadiseleri meydana geldikten sonra değil, bu ve benzer çirkin olaylar meydana gelmesin diye çalışmak gerekir. Dünya bunu görmeli ve ona göre politikalar geliştirmeli.
Madem bu hadise “Fransa’nın 11 Eylül’ü”dür, o halde sebepleri ve sonuçları da ona göre değerlendirmekte fayda var. İstihbarat zaafı gibi teknik tartışmaları başlarına bırakıp; işin özüne ve temeline bakmak durumundayız. Görünüşte din adına hareket ettiğini iddia eden bir ‘örgüt’le karşı karşıyayız. En başta bu örgütün, dini, İslâm’ı ‘ad’ olarak kullanmasına bile itiraz edilmelidir. Maalesef, “İslâm korkusu”nu yaymaya çalışan mihraklar bu isim üzerinden hareketle ‘barış dini İslâm’ı gölgelemek istiyorlar. İslâm dünyası çok daha yüksek sesle, bu ve benzer terör hadiseleriyle irtibatlandırılmak istenmesine itiraz etmeli.
Başta Amerika olmak üzere bütün dünyayı sarsan “11 Eylül 2001, New York İkiz Kule saldırısı”, planlayıcıların maksadının tam aksiyle neticelenmedi mi? O saldırı ile hedeflenen şey, insanları İslâm’dan uzaklaştırmaktı. Bir süreliğine insanlar İslâm’dan ve Müslümanlardan korkmuş olsa bile, uzun dönemde İslâm daha çok merak edildi ve “barış dini İslâm”a teslim olanlar çoğaldı.
Baştan sona kınadığımız Paris’teki saldırının maksadı da insanları “İslâm’dan uzaklaştırmak niyetiyle” yapılmış olabilir. Muhtemelen bu saldırıyı fırsat bilen “ifsat komiteleri” bu yolda yeni adımlar da atabilir. Ancak uzun dönemde bu saldırı da, 11 Eylül New York saldırısı gibi İslâm’ın daha çok tanınmasına, insanların daha çok ve kitleler halinde İslâm’a dahil olmasına vesile olur ve olacak inşallah.
Elbette bu saldırıyı tek sebeple açıklamak isabetli olmaz. İşin içinde Suriye başta olmak üzere bir bütün olarak Ortadoğu meselesi, İslâm dünyasının tamamı, dünyaya hükmetmek için mücadele veren ülkelerin çekişmesi gibi ‘büyük hesap’lar da vardır. Bütün bunlara karşı, insanlık vicdanı bir bütün olarak harekete geçerse terör ancak o şekilde sona erdirilebilir.
Nasıl ki kıyıya vuran bir “Aylin bebek” insanlık vicdanını harekete geçirmiş ve mültecilere karşı olan ön yargıları değiştirmişti. Benzer şekilde bu hadise de, dünyanın ve insanlığın başına belâ olan terörü sona erdirmek için insanlığın ortak vicdanını harekete geçirebilir.
Temennimiz ve duâmız, vicdanların uyanması ve insanlığa ve İslâm’a kurulan tuzakların devre dışı kalmasıdır...