Maalesef, dünyanın yaşanmaz bir yer haline geldiğinden yana haklı olarak şikayet ediyoruz, ama bunun sorumlusunun insanlık ve insanlar olduğunu unutuyoruz.

ABD’li 13 resmi kurumun hazırladığı İklim Özel raporunda da çevre problemlerinin sorumlusu olarak ‘insan’a işaret edilmiş. Aralarında ABD Savunma, Enerji, Ticaret, Ulaştırma Bakanlıkları ile NASA’nın da bulunduğu 13 resmi kurumun hazırladığı “İklim Bilimi Özel Raporu” ‘kirli el sahibi olan insan’lara bir  bakıma suçüstü yapılmış. 

Son 115 yılda dünya genelinde ortalama sıcaklığın 1 santigrat derece arttığına dikkat çekilen raporda, 1901-2016 döneminin modern medeniyet tarihindeki en sıcak dönem olduğu hatırlatılmış. Raporda, son 3 yılın dünya tarihindeki en sıcak yıllar olarak kayda geçtiğinin altı çizilirken, bu trendin devam etmesinin beklendiği uyarısında da bulunulmuş. (AA, 3 Kasım 2017)

Raporda ayrıca, dünya genelindeki binlerce bilim insanı tarafından yapılan araştırmaların, dünya yüzeyinde, atmosferde ve denizlerde sıcaklık değişimini ispatladığı hatırlatılırken, bu araştırmaların buzullardaki erimelerle deniz seviyelerindeki yükselmeleri de ortaya koyduğuna işaret edilmiş.

Çok değişik yorumlar yapılsa da dünyanın her geçen gün biraz daha yaşanmaz hale getirildiği her halde inkar edilemez. Bu fena gidişi durdurmak isteyen dünya ülkeleri belli anlaşmalar yapıp imza altına alıyorlar, ama bu anlaşmaların uygulanması neticesinde para kaybı söz konusu olduğu için anlaşmalar uygulanmıyor. Hatta, dünyayı en fazla kirleten ülkelerden biri olan ABD, para kaybı olacağı için daha önce imza attığı anlaşmayı bozma yoluna gitti. Muhtemelen bu tartışmalar artarak devam edecek ve bir noktaya geldiğinde ABD de bu anlaşmaya uymak mecburiyetinde kalacak. Ancak bunun için dünyada yaşayan insanların yöneticilere baskı yayması icap edecek.

Bu noktada Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur eserlerinin müellifi Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin tesbitleri hatırlamak icap ediyor. Sadece kendisini düşünen, gerçekte ‘eli kirli’ olan insana seslenen Bediüzzaman şöyle der: “Ey israflı, iktisatsız, ey zulümlü, adaletsiz, ey kirli, nezafetsiz, bedbaht insan! Bütün kâinatın ve bütün mevcudatın düstur-u hareketi olan iktisat ve nezafet ve adaleti yapmadığından, umum mevcudata muhalefetinle, mânen onların nefretlerine ve hiddetlerine mazhar oluyorsun. Neye dayanıyorsun ki, umum mevcudatı zulmünle, mizansızlığınla, israfınla, nezafetsizliğinle kızdırıyorsun? (...) Beşerin bulaşık eli karışmamak şartıyla, hiçbir şeyde hakikî nezafetsizlik ve çirkinlik görünmüyor.” (Lem’alar, s. 602-603)

Demek ki dünyadaki bütün mevcudat; iktisat, temizlik ve adaletle hareket ediyor. Tek istisna, ‘israflı, iktisatsız, zulümlü, adaletsiz ve kirli’ olan insan... Tabii ki gerçek insan israflı, iktisatsız, zulümlü ve adaletsiz olamaz, olmamalı.

“Adaletsiz”lik tabirinin böyle bir yerde dahi geçmesi çok ibretli değil midir? Bilmânâ, adaletsiz olan aynı zamanda israflı, iktisatsız ve kirli olmuş olmuyor mu? O halde dünyanın yaşanır bir yer haline gelebilmesi ancak gerçek adaletle mümkün olacak vesselam...