Bu yıl “Geleceğin Tasarımı: Küreselleşmenin Yeni Sınavı” temasıyla düzenlenen 8. Boğaziçi Zirvesi’nde önemli tesbitler yapılmış. Zirvenin ilk gün oturumlarına yerli ve uluslararası siyasetçi, bilim insanı ve özel sektör temsilcileri katılmış.
Zirvenin açılış konuşmasını yapan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu Başkanı Nail Olpak, modern dünyada “Küresel düşün, yerel hareket et” stratejisinin geride kaldığını belirterek, “Küresel düşünüp, yereli gözetip, küresel hareket etme” döneminin yaşandığını hatırlatmış.
Ticari kazanımların insanlığın ortak kazanımlarının önüne geçmemesi gerektiğine dikkat çeken Olpak, şöyle konuşmuş: “İş dünyası kâr merkezlidir. (...) Ancak başka gerçeklerimiz de var. (...) Sonuçta her ne elde edersek edelim, hangi başarılara ulaşırsak ulaşalım, insani değerlerimizi yitirdiğimiz noktada, iktisadi kazanımlarımızın, maalesef, hiç ama hiç bir anlamı kalmıyor. Bunun çok acı örneklerini ve sonuçlarını, hem yakın tarihimizde ve yakın coğrafyamızda, hem de farklı zamanlarda ve coğrafyalarda hep gördük maalesef. İşte, yolun çatallaştığı bu noktada, küreselleşmenin temel sınavı, ‘insani değerlerimiz’ olacaktır. Geleceğimizin doğru tasarımını ancak, ‘insanı merkeze almak’ kavramını küreselleştirebildiğimiz ölçüde gerçekleştirebileceğiz.”
Aynı toplantıda konuşan TOBB Başkan Yardımcısı Ali Kopuz da şöyle demiş: “Küresel ekonomi ve siyasî dengelerin değiştiği bir sürecin içindeyiz. Değişimi iyi okuyan, dönüşüme yön verenler geleceğin de kazananı olacak. (...) Gıda artık çok çok daha önemli hâle gelecek. Dünya nüfusu artıyor, gıda üreticisi nüfus ve gıda alanları daralıyor. Daha önemlisi kimyasal olarak temiz gıda üretme imkânı giderek daralıyor. O yüzden gıda üretimi ve ticareti önümüzdeki yıllarda en önemli küresel konulardan biri olacak.”
Four Seasons Otel’de gerçekleşen zirvenin açılışına katılamayan Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin konuşma metnini, Future Movement Genel Sekreteri Ahmed El Hariri okumuş. Küreselleşmeden bahsedildiğinde İslâmın da konuşulması gerektiğini vurgulayan Hariri, şöyle devam etmiş: “Küreselleşmeyi nasıl ele alacağımız konusunda düşünmeliyiz. Demokratik unsurlar konusunda mutlaka açılımlar yapılmalı. Yerel ve sivil topluma mutlaka kapılarımız açılmalı. Kalkınma unsurlarının ortaya konulması için bu son derece önemli. İş imkanlarının ve istihdamın artırılması gerekiyor. Çevreyle ilgili belli şartları da ortaya koymadan siyasi gelişmeyi sağlayamayız.” (Dünya g., 28 Kasım 2017)
“İnsanı merkeze almak” sadece iş dünyanın yapması gereken bir iş de değildir. Herkes, hepimiz hadiseye bu pencereden bakmak durumundayız. Tabii ki sloganlarla değil, fiillerle, icraatlarla bu yapılmalı. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlaşıyı da bunu icâb ettirmez mi?
İş dünyasının gıda ve tarım konusundaki hatırlatması da çok isabetli. Maalesef Türkiye’yi idare edenler tarım ve gıda meselesine gerekli ehemmiyeti vermiş değiller. Tarımla uğraşmak kınandığı için insanlarımız şehirlere göç etti ve üretici olmak yerine tüketici olduk. Allah muhâfaza etsin, bu yanlış adımın önümüzdeki yıllarda önümüze ağır faturalar koyacağı akla geliyor.
Zirveye katılmamış olsa da Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin “Demokratik unsurlar konusunda mutlaka açılımlar yapılmalı. Yerel ve sivil topluma mutlaka kapılarımız açılmalı” şeklinde mesaj vermesi de çok dikkat çekici.
“İnsani değerler” insanlığın kurtuluşu için iyi bir vesile, hep birlikte sahip çıkalım.