Ömrü olanlar ise, 17 Temmuz günü Ramazan Bayramını idrak edecekler. 

Ramazan ayı en başta ibadet, duâ ve Kur’ân ayıdır. Dolayısıyla bu ayda, insanlar daha fazla ibadet için teşvik edilmeli. Bu yapılamıyorsa, en azından ‘daha fazla kötülük ve manevî anlamda isyan’ için teşvik edilmemeli.

Son yıllarda çok büyük bir çelişki ile karşı karşıyayız. Belediyelere hükmeden ‘mütedeyyin başkan’lar, Ramazan ayında insanları daha fazla eğlenceye teşvik yarışına girdiler. “Ramazan eğlenceleri” adı altında türküler, şarkılar, yarışmalar düzenliyorlar. En başta, Ramazan ile ‘eğlence’nin yan yana getirilmesi, birlikte kullanılması dahi doğru değildir. Ramazan, ibadet ayı olduğuna göre bunu ‘eğlence’ ile hatırlamak ve hatırlatmak tarihi hata değil mi?

Tabiî ki bu husus son çeyrek asrın kanayan bir yarasıdır. Millete bedava iftar yemeği ile başlayan “Ramazan çadırları” tamamen “eğlence çadırı”na dönmüş vaziyette. Bu hususta çok yazıldı, çok söylendi; ama Türkiye’yi idare edenler bu yöndeki ikazlara büyük ölçüde kulak tıkadı. “Ramazan çadırları”nı bir “kültür merkezi”ne çeviren belediye ve idareciler de var, ama bunlar azınlıkta. Bu çadırlar büyük ölçüde eğence sektörüne hizmet eder hale gelmiş durumdadır. Hatta ve hatta, geçen yıllarda bazı Ramazan çadırları, camilerin yanında kurulmuş ve cami cemaatini Allah’a sığındırmıştı. Düşünün ki camide teravih namazı kılınırken, hemen yanındaki çadırda, bir ‘sanatçı’ türkü ya da şarkı söylüyor! Çok misalleri var, ayrıntıya girmeye ihtiyaç hissetmiyoruz.

Erken uyarı olması vesilesiyle en başta bütün belediye başkanları ve Türkiye’yi irade edenlere ‘toptan’ rica ediyor ve hatırlatıyoruz: Ramazan çadırlarını eğlence merkezleri haline getirmeyelim, getirmeyiniz!

Türkiye’yi idare edenlerin sözleri ile yaptıklarının ayrı ve farklı olduğunu sadece biz ifade etmiyoruz. “İslâmî gençlik” için yola çıkanların bunu yapamadığını dile getiren gazeteci yazar Yusuf Kaplan, ‘sanal âlem’deki bir yorumunda, “Parlak 1 İslâmî gençlik yetiştiremedik. Partiyi kutsayan (...) gençlik yetiştirdik” demiş. 

Ramazan ayını ‘kirleten’ faaliyetlere de itiraz eden Kaplan, bu konuda da haklı olarak şunları yazmış: “Ramazan’ı kirletmeyin, kaldırın bu pespaye programı! İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Yenikapı’da ‘Ramazan Coşkusu’! düzenleyecekmiş! Şarkıcılar, türkücüler yığınları coşturacakmış! Bu ne ruhsuzluk böyle! İşte bu yüzden kaybediyorsunuz! Bu ne biçim muhafazakârlık yahu? Ramazan’ı kutlayacaksanız, ruhuna, manevî havasına uygun bir şekilde ve insanlara manevî bir ruh kazandıracak yerlerde kutlayın. Meselâ Fatih Camii’nde, Meselâ Süleymaniye Camii’nde, Meselâ Eyüp Camii’nde filan. Toplumun hızla çözüldüğü bir ortamda, hiç olmazsa, Ramazan’ı kirletmeyin! İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne çağrıda bulunuyorum buradan: Lütfen bu pespaye programı derhal kaldırın! Eğer ille de bir şey yapacaksanız, adam gibi, nezih bir şey yapın! Lütfen!”   (twitter.com/yenisafakwriter)

Doğru söze, doğru itiraza ne denir? Elbette ‘Ramazan ayını kirleten’ programlar sadece İstanbul’da yapılmıyor. Türkiye’nin neresinde olursa olsun, bu ve benzer şekilde Ramazan’ın ruhuna uymayan programlar varsa tamamı iptal edilmeli. Sivil toplum kuruluşları da bu hususta harekete geçmeli ve idareciler ‘ciddî’ ikâz edilmeli. Aksi halde hem maddî hem de manevî anlamda kaybedenler olmaya devam ederler.

Geç kalınmış değil: Ramazan programı adı altında yapılacak bütün ‘eğlence’ler [televizyonlar da dahil] başlamadan iptal edilsin!