Dünyada ve tabii ki Türkiye’de herkes gerçek anlamda ‘iş’ine baksa, ‘iş’ini en iyi şekilde yapsa bunca kriz, bunca kavga, bunca tartışma yaşanmazdı.
Kavgaların ve hatta savaşların sebebi bile ‘iş’lerin iyi yapılmamasından kaynaklanıyor.
Terör hadiselerinin alevlenmesiyle birlikte kötü bir tablo ile karşı karşıya kaldık. Uzmanların hatırlatmasına göre, ABD para birimi dolar, yıl başında 2,34 TL seviyesindeyken geçen gün kısa süreli de olsa 3 TL’ye çıktı. Bu gelişme Türkiye’de kişi başına düşen milli geliri dokuz yıl öncesine götürdü. Yani, 2014 yıl sonunda 800 milyar dolar olan Türkiye’nin gayri safi milli hasılası, 1 doların 3 TL’yi gördüğü gün itibarıyla 594 milyar dolara geriledi. Bu gelişme, 10 bin 404 dolar olan kişi başına düşen milli geliri 7 bin 714 dolara indirdi. Neticede 7 Haziran seçimlerinden bu yana yaşanan gelişmelerle hepimiz ortalama fiilen fakirleşmiş olduk.
Peki, ne yapalım? Fakirleştik diye dizlerimizi mi dövelim? Çare olsa, bunu yapmayı tavsiye edebilirdik, ama çare bu değil. Dizlerimizi dövmeyelim, ama elimizi başımızın arasına alalım ve problemi görelim.
Her fırsatta ifade etmeye çalıştığımız üzere Türkiye’yi idare edenler bu tabloyu görmek istemiyor. Uzmanların gördüğü ve bildiği bu tabloyu, idarecilerin bilmemesi mümkün değil. Biliyorlar, ama bilmez gibi davranıp gelişmelere göz yumuyorlar.
Bir bakan, yaşananları hafife almak anlamına gelecek şekilde “Türkiye büyük güçlü bir ülke. ‘Vay şu olmazsa kriz gelir’. Gelmez arkadaşlar. Allah aşkına ben söylüyorum” demiş. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm. Ne demek “Ben söylüyorum...” Bu mu delil, bu mu ispat, bu mu güvence? Şimdiye kadar onlarca kişi, onlarca bakan bu anlama gelecek ‘garanti’ler verdi. Peki, netice ne oldu?
Aynı bakan, “İşinize bakın” da demiş. Bu ifade prensip olarak doğru bir tesbit, ama bu herkes için geçerlidir. Bakanlar da, siyasetçiler de, ekonomistler de, sanayiciler de, medya mensupları da ‘iş’lerine bakmalı. Fakat ‘iş’leri, rakamları ters yüz etmek, gerçekleri perdelemek olmamalı. Var olan problem, dert ve hatalar görülmezse çare nasıl bulunacak? Başka zamanlarda doların yükselmesi problem oluyordu da şimdi mi problem olmuyor, olmayacak? Dolardaki artış mal ve hizmetlere zam olarak yansımayacak mı? Vatandaş dün aldığı cep telefonunu, bugün daha pahalıya satın almayacak mı? Dolaylı olarak hepimiz fakirleşmedik mi?
Böyle oldu diye ‘Öldük, bittik, mahvolduk’ diye dövünelim diyen yok. Sadece tabloyu, gerçekleri görelim ve ona uygun çareler bulalım istiyoruz.
Ekonomik tablodaki bütün sıkıntılara rağmen Türkiye’nin asıl problemi hak, hukuk ve adalet reformu yapılmamış olmasıdır. Ekonomik sıkıntıları bir şekilde aşabiliriz, ama adaletle hükmedemedikten sonra krizlerden kurtulamayız. Terörün temelinde de yaşanan haksızlık ve adaletsizlikler yatar. Ya da haksızlık ve adaletsizlik teröre zemin hazırlar, onu besler ve büyütür.
Netice-i kelam: Herkes ve hepimiz ‘iş’imize bakalım. ‘Herkes’e, Türkiye’de yaşayan herkes dahil olsun!