Çiçekler ve kuşlar, baharın geldiğini haber veriyor.
Ancak İstanbul gibi büyük şehirlerde baharın gelişini hissetmek bile zor. Kuleler ve beton yığınları arasında çiçeğe ve kuşa rastlamak imkânsız gibi.
Tabiî ki İstanbul sadece kulelerden ve yoğun trafikten ibaret değil. Teneffüs ve tefekkür edilebilecek mekânlar da var. Bunlardan biri de Emirgân Korusu ya da parkı. Emirgân Korusu; Sarıyer ilçe sınırları içinde ve boğaz kıyısında, yaklaşık 50 hektarlık bir alanda yer alıyor. Bu koru, her zaman gezilebilecek bir mekân. Ancak Nisan ayı boyunca devam eden “Lâle Festivali” gezi için belki de en uygun zaman.
Önceki gün bir vesile ile Emirgân Korusundaydık. Park, baştanbaşa lâlelerle donatılmış. “Maşallah, Allah-u Ekber”lerle parkı gezdik. Hafta içi olmasına rağmen park büyük ölçüde doluydu. Okullardan ve değişik il ve ilçelerden gelen ziyaretçiler vardı. Yabancı turistlerin varlığı da dikkat çekiyordu. Bu vesileyle parkın tertip ve düzenine emek verenleri tebrik etmek lâzım ve ediyoruz.
Lâle, kısa ömürlü bir bitki. “Bir aylık ‘göz festivali’ için bu kadar masraf yapmaya değer mi?” konusu ayrıca tartışılabilir. Ancak lâle bahçelerinin ilgi gördüğü ve yabancı ziyaretçileri cezbettiği de bir vakıa.
Emirgân Korusu ve parkı çok iyi de, İstanbul gibi büyük bir şehre bir iki park yeterli mi? Keşke bu parkın benzerleri her ilçede olsa. Nasıl ki İstanbul’da yaşadığı halde ömürde değilse bile yılda bir defa olsun denizi ve boğazın güzelliklerini görmeyenler oluyor, aynı şekilde Emirgân Korusunu göremeyenler de vardır. İstanbul’un trafik şartlarında buralara gitmek çok kolay değil. Aynı büyüklükte olmasa bile, o parkların küçük örnekleri her ilçede, her mahallede bir ihtiyaç değil mi? Var olan parkların yeterli olduğu söylenebilir mi? Başka işler için bulunabilen paralar ve imkânlar, ‘teneffüs ve tefekkür’ parkları için bulunamaz mı?
Koruda gezerken bir sincap yavrusu dikkatimizi çekti. Elimizde bulunan fındık ve ceviz içlerinden ‘ikram’ edince adeta gösteri yapmaya başladı. Bir ağaca fırlıyor, bir yere atlıyor. Kaptığı fındık ve ceviz içlerini kemiriyor... Etrafta bir anda kalabalık bir seyirci kitlesi oluştu. Televizyon haricinde ilk defa canlı/hareketli bir sincap gören çocukların şaşkınlığı görülmeye değerdi. Düşünün ki Türkiye’nin en kalabalık şehrinde doğru dürüst ziyaret edilebilecek bir ‘hayvanat bahçe’miz bile yok. Bu da acil bir ihtiyaç değil mi?
Gelelim daha önemli olan bir ihtiyaca. Koruyu gezerken ikindi ezanı okundu. Daha önceden de bildiğimiz korudaki mescide yöneldik. Allah kabul etsin, namazımızı eda ettik. Ancak mescit ihtiyacı karşılamıyor. Hava güneşli olduğu için erkekler dışarıda kılabildi. Peki, yağmurlu havalarda ya da hafta sonu daha yoğun ziyaretçiler olunca ne olacak? Koru içinde bulunan şu andaki mescit, tek başına hanımların ihtiyacını bile karşılamıyor. Daha önceki ziyaretlerimiz esnasında da bu ihtiyacı görmüş ve dile getirmiştik. (Bakınız: “Lâle Festivali ve mescit” başlıklı yazı, Yeni Asya, 24 Nisan 2013)
İhtiyaç dile getirildiği halde mescidi büyütmek anlamında bir adım atılmadığını gördük. Hemen Twitter hesabından @ibbBeyazmasa adresine “Emirgân Parkına ihtiyacı karşılayacak büyüklükte mescid istiyoruz” şeklinde bir mesaj yazdık. Karşılığında, “Bizimle iletişime geçtiğiniz için teşekkür eder, iyi günler dileriz” (K...6033 kayıt numarası ile) cevabını aldık.
Bazıları “Mescit buldun, şükret. Yeni talepte bulunma” diyor. Hayır, mescit olduğu için hem şükrediyor, hem de teşekkür ediyoruz; ama ihtiyacı karşılayacak yeni mescitler de istiyoruz. Bu bizim en tabiî hakkımızdır. Her parka, her koruya, her yere; ihtiyacı karşılayacak sayıda mescit isteriz.