Kalıcı işler yapmak isteyenlerin okumaya, kitaba ve eğitime yatırım yapmasını tavsiye eden çok sayıda özlü söz var. Bunlardan biri şu mealdedir: Bir yıl sonrayı düşünüyorsan tohum ek. On yıl sonrayı düşünüyorsan ağaç dik. Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir.
Belki çok sert bir eleştiri olarak görülebilir, ama maalesef hal ve gidişede bakıldığında değil insan yetiştirmek, tohum dahi ekmediğimiz söylenebilir! Tez elden durumun vahametini kabul edip isabetli adımlar atmazsak, bu noktadaki ihmalimizin ağır faturası önümüze çıkabilir.
İnsan yetiştirmenin ilk adımı da eğitimle atılır. Bu da özünde başta çocuklarımız olmak üzere herkesi kitap dostu yapmakla mümkündür. Eğitime ve kitaba ne kadar yatırım yapılırsa yapılsın israf olmaz. Keşke vakitleri değerlendirmek denildiğinde akla kitap okuma gelebilse. Keşke TV ya da sanal âlemin diğer oyalayıcıları karşısında harcadığımız vakti kitap okumaya ayırabilsek.
Kitap dostları yetiştirme çalışmaları çocukluktan başlamalı. Okul öncesinde aileden ve okulda da öğretmenlerden bu yönde teşvik gerekir. Her fırsatta ifade etmeye çalışıldığı üzere sadece kitap okumayı sevdirmek için müstakil bir ders olsa yeridir. Aynı zamanda kitap okumayı teşvik için okuma saatleri de düşünülmelidir. Ama bunlar iş olsun diye değil, gerçekten iyi niyetle yapılmalı ve kitap okuyanlar mutlaka ödüllendirilmelidir.
Tabiî ki okulda verilmesi gereken bu dersler evde ve mahallede de takviye edilmelidir. “Her mahalleye iki kütüphane” istemek uygulanması mümkün olmayan bir hedef değil ki! “Her mahalleye bir kütüphane açılmadan iki kütüphaneyi birden istemek eşyanın tabiatına uygun mu?” sorusu akla gelebilir. Biz iki kütüphane isteyelim de belki Türkiye’yi idare edenler konuyu gündeme taşır ve her mahalleye birer kütüphane açılır.
Geçen gün İstanbul Fatih’de gezerken Hırka-i Şerif Camii karşısında hizmet veren özel bir kütüphane dikkatimizi çekti. Bir vakfın kurup işlettiği “Hoca Üveys Kütüphanesi” örnek bir ‘mahalle kütüphanesi’ olarak görülebilir. İki katlı kütüphaneye girip etrafı dolaştık. Aylık dergilerin de bulunduğu kütüphanede öğrenciler okul dersi de çalışabiliyor. Ayrıca üye kaydı yaptıranlar kütüphaden kitap alıp evlerinde de okuyabiliyorlar. Risale-i Nur Külliyatı ve bazı yayınlarımızın da kütüphanede yer aldığını görmek bizi ayrıca sevindirdi. Bu ve benzer kütüphaneler mümkün olsa da her mahallede yer alsa çok daha iyi olmaz mı?
Bu vesile ile belediyelere bir çağrı yapmış olalım: Başta büyük şehirler olmak üzere nüfus yoğunluğuna göre her mahalleye uygun kütüphaneler, kitap okuma evleri kurulsun. Kitap okuma ne kadar teşvik edilirse o kadar iyidir. Kaldırım taşlarını yenilemek için yapılan israfa son verilse kütüphanler için kaynak da bulunmuş olur.
Maalesef okullarda kitaba ve kütüphaneye bakışı gösteren kısa bir not ile yazımıza son verelim: İstanbul’daki bir imam hatip lisesinin kütüphanesine elinde çay bardağı ile giren bir öğrenci, “Kütüphanede çay içmek yasak. Çayınızı dışarda için ve öyle gelin” diye güzelce kovulmuş! Böyle mi kitap ve kütüphane sevdirilir? “Kütüphaneye gelene çay, simit bedava” demek gerekirken bu tavırlar yanlış olmuyor mu?
Kitap dostlarını çoğaltmak için el birliği ile çalışalım vesselâm.