Bütün dünya, yaratılışa uygun bir hayat sürmemenin bedelini ödüyor.
Yeme ve içme gibi en temel ihtiyaçlarımız da artık ‘fıtrat/yaratılış gereğine’ uygun değil. Daha çok tüketmek için helâl-haram ölçüleri unutulunca hastalıklarla boğuşmak durumunda kalıyoruz.
Karşı karşıya kaldığımız felâketlerden biri de “GDO’lu ürün”lerdir. “Genetiği Değiştirilmiş Organizma” yani kısaca GDO, bitki ve hayvanların laboratuvar şartlarında ilim adamları tarafından genetik özelliklerinin değiştirilmesi neticesinde ortaya çıkan yeni tarımsal ve hayvansal ürünler olarak tarif ediliyor. Yani, bildiğimiz ‘ürün’lere teknik imkânlarla müdahale edilip ortaya ‘yeni ve orjinalinden farklı’ tarım ve hayvanî ürünler çıkıyor. İlk bakışta bildiğimiz ‘orijinal mısır’ ile ‘GDO’lu mısır’ arasında bir fark olmuyor. Ama biri şifa olurken, biri insanlara zehir hükmüne geçiyor.
Beslenme konusunda yaratılışa uygunluk esas olmalı. Bitki ve hayvanlara laboratuvar şartlarında müdahale edilmesinin asıl maksadı, daha fazla üretip kâr elde etmekten başka nedir? “Bir verip, üç alma” anlayışı insanlığın gözünü kör etmiş durumda. GDO örneğinde olduğu gibi, ‘hırs’ın insana ve insanlığa fayda vermediği geç de olsa anlaşılıyor. Elbette GDO’lu ürünlerin zararlı olmadığını iddia edenler de vardır. Ancak yapılan yeni araştırmalar, bitkilere müdahalenin iyi neticeler vermediğini ortaya koyuyor. Başlangıçta ‘faydalı’ denilen pek çok uygulamanın daha sonra ‘zararlı’ olduğu ortaya çıkmıyor mu? Peki, ‘faydalı’ ilân edildikten sonra bu ürünlerle beslenip hasta olanların sorumluluğu kimin üzerinde? Bir dönem ‘kötü’ ilân edilen tereyağının son yıllarda ‘iyi’ ilân edilmesi buna en çarpıcı örnek değil mi? İlim adamlarının önce ‘iyi’ sonra ‘kötü’ ilân ettiği o kadar çok şey var ki! O halde, en başta ‘fıtrat’a uygun adımlar atmak gerekir.
Nano Bilim, Nano Teknoloji ve Nano Tıp Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Uslu GDO’lu gıda maddeleriyle ilgili olarak ciddî ikazlarda bulunmuş. Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (SASAM) düzenlediği “GDO’lu Besinler, Gıda Güvenliği ve Kısırlık” konulu toplantıda açıklamalar yapan NANO Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Uslu, GDO’lu ürünlerin insanları ‘kısırlaştırdığına’ işaret etmiş.
Kadın ve erkek kısırlığındaki yüksek orandaki artışın gıda ve çevreden kaynaklandığına dikkat çeken Uslu, GDO’lu ürünlerin ve çevre kirliliğinin erkeklerde yüzde 50’ye varan kısırlığa sebep olduğunu Rus ve Fransız bilim adamlarının da bu gerçeği ispat ettiklerini ifade etmiş. Prof. Dr. İbrahim Uslu “GDO’lu gıdalar meselesi devletin bütün mekanizmasını ilgilendirir. Ne sağlık, ne tarım, ne çevre ne de başka bir bakanlığa ve oradaki bürokratların insafına terk edilemeyecek kadar önemli bir meseledir GDO konusu. Bu yüzden herhangi bir bakanlıktan ziyade bunun bir devlet politikası olması gerekir” demiş. (Yeni Yüzyıl, 25 Ocak 2016)
Bu meseleyi ‘komplo teorisi’ olarak görenler de vardır. Ancak karşımızda bir gerçek var: ‘Modern gıda’larla beslenen ülkelerde nüfus umumiyetle azalıyor. Bu ‘kısırlaşma’da GDO’lu ürünlerin payı yok mu? ‘Erken ergenlik’ de ayrı bir problem ve bunun sebebi de yine ‘öz’ü bozulmuş GDO’lu ürünler değil mi?
Bazılarının para ve kazanç hırsı için milletin sağlığımızı tehlikeye atılmasına izin verilmemeli.
Sloganımız, “Bismillah de, ‘helâl’ gıda ye!” olsun.