Hayatın her safhasında karşılaştığımız yanlışlardan biri de, verilen sözlerin yerine getirilmemesidir.
Gerek ülkemizde ve gerekse dünyanın başka ülkelerinde bu hadise çok yaygın. Hem geniş dairede, hem de dar ve hususî dairemizde, hatta aile hayatımızda bile bu dertlerle karşılaştığımız olur.
Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul Kongre Merkezi’nde yapılan Dünya İnsanî Zirvesi kapsamında konuşan Belçika Kalkınma ve İşbirliği Bakanı Alexander de Croo da ‘tutulmayan sözler’in dünya ölçeğindeki yansımalarından şikâyet etmiş.
“İnsanlığı ve normları korumak” başlıklı oturumda konuşan Alexander de Croo, uluslar arası hukukun birçok alanda çiğnenmekte olduğunu belirterek, “Uluslar arası toplum olarak, 1945’ten sonra insanlık adına hedef koyduğumuz amaçlara ulaşmaktan çok uzağız. (...) Yarınla ilgili büyük vaatlerde bulunuyoruz. Bu vaatlerin gerçekleşebilmesi için uyum ve sorumluluk gerekiyor. Birçok alanda gerekli hukukî düzenlemeler var, ama bunlara uyulmuyor” demiş.
İnsanlığa karşı suç işleyenlerin, yasaların önüne çıkarılması ve kesinlikle yargılanması gerektiğini de hatırlatan De Croo, sözlerini şöyle tamamlamış: “Belçika, uluslar arası yükümlülüklerinin farkındadır ve buna uygun olarak hareket etmektedir. Ülke içi yargı mekanizmaları, evrensel prensiplere uygun olarak güçlendirilmelidir. Bir an önce, uluslar arası yasa ve normlara uyumluluk arttırılmalı, hesap verebilirlik prensibinden taviz verilmemelidir.” (AA, 24 Mayıs 2016)
1945, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in (BM) kuruluş yılıdır. BM’nin kuruluş hedefini hatırlayalım: “Dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak.” Ülkeler, bu sözleşmenin altına imza atmak suretiyle insanlığa dünya barışını vaat etmiş olmadılar mı? Peki, o günde bu güne bunca yıl geçtiği halde verilen sözlerin tutulduğu söylenebilir mi?
Aynı toplantıda bir konuşma yapan İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Garcia-Margallo da, devletlerin mutlaka ve mutlaka uluslar arası hukuka uygun davranmaları gerektiğini dile getirip, “Hiçbir şekilde insan hakları ihlâllerine müsamaha gösterilmemesi gerektiğini savunuyoruz” şeklinde konuşmuş.
Bu tesbitleri dile getiren yöneticiler ve ülkeleri de muhtemelen verdikleri yüzlerce sözü tutmamıştır. Fakat, sözlerin tutulmamış olmasını bir dert, bir problem olarak gören bu tesbitlerin yapılmış olması isabetlidir. İdareciler mutlaka iyi ve güzel sözler söylemeli, vaatlerde bulunmalı; ama daha da önemlisi bu sözleri, bu vaatleri yerine getirmesidir. “Ne de olsa insanlar unutur” diyerek idarecilerin vaatlerini yerine getirmemesi büyük bir zaaftır.
BM’de ve dünya siyasetinde etkili olan ‘yabancı’ yöneticilerin ve politikacıların, Birleşmiş Milletler’deki sistemi eleştirmesi dünya barışı için yeni kapıların açılmasına vesile olabilir. Temennimiz ve duamız bunun için olsun.