Eğitim sistemindeki sıkıntılara ‘içeriden’ sayılabilecek ciddî eleştiriler geliyor.
Türkiye’yi idare edenler açılan yeni üniversite sayısı ya da bütçeden eğitime ayrılan para üzerinden övünmeyi tercih etse de eğitim sisteminden arzu edilen neticenin alınamadığı dile getiriliyor.
Aynı zamanda İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi olan yazar Prof. Dr. Yusuf Kaplan, verdiği bir röportajda eğitim sistemiyle ilgili ciddî eleştiriler yapmış. “Son dönemde muhafazakâr kesime yakın birçok yeni üniversite açıldı. Bunlardan beklentin var mı?” şeklindeki bir soru üzerine Prof. Dr. Kaplan şöyle demiş: “Beklentim yok, çünkü eğitim Cumhuriyet tarihinin en berbat dönemini yaşıyor. Rezalet. Bunu zaten açıkça söylüyorum. Üniversiteler resmen çöktü. Bu kadar üniversite açılmasının da bir anlamı yok. Bu durum yalnızca Avrupa Birliği’ndeki istatistiki bir şeyi karşılar. Ne kadar diploman varsa o kadar cahilin olacak! Bu, Türkiye’nin intiharıdır. Burada Batı’da üretilen kültürün posasını tüketmeyi marifet zannediyoruz. Bana fizik, metafizik, bilim, san’at alanında Batı’daki düşünürlerle rekabet edecek, yarışacak ürünler, adamlar çıkarın, sizi o zaman baş tacı edeyim.”
Muhtemelen başkaları tarafından da kabul görebilecek böyle bir tesbit sonrası eğitimi, üniversiteleri, okulları, müfredatı başarılı bulmak mümkün olur mu?
Zaman zaman yazılarıyla da tartışmalara sebep olan (Prof. Dr.) Yusuf Kaplan’ın siyaset ve sosyal hayatla ilgili tesbitleri, eleştirileri de var. Bir kısmını şöylece özetlemek mümkün:
*(Soru: AKP kendi dünya görüşleri doğrultusunda bir dönüşüm yapabildi mi?) Hayır, aksine şu an dönüşmüş durumdalar. Siyasî iktidar dışındaki bütün diğer iktidar biçimleri tarafından dönüştürüldüler. (...) Yani kabaca halkı okuduğunu söyleyebiliriz, ama dünyayı ve Türkiye’deki yerleşik iktidar biçimlerini doğru okuyamadı. Hatta şimdi halkı da okuyamıyor.
*Bu toplumun İslâmcıları olarak biz iktidar olmadan önce hakikatin izini daha iyi sürüyorduk. İktidar olunca bitti. Bir şekilde iktidara talip olmayacaktık. Ya da iktidar olabilirdik, ama merkeze talip olmayacaktık.
*İktidar dönüştürdü. İnsanların gözünü kör etti. (...) Siyasî iktidar, iktidar olduğunu zannediyor. Tayyip Bey, kültürel açıdan böyle bir durum olmadığını itiraf etti. Kültürde iktidar değilseniz, iktidar olamazsınız.
*İçinde yaşadığımız çağı tanımıyoruz. (...) Herkesin sorunu bu. Dünyada ne olup bittiğini bilmiyoruz. Türkiye’deki entelijansiyanın sorunu da bu. (...) Yaşadığımız çağı tanımadan bir yolculuk yapamazsınız. Türkiye’den, AK Parti’den böyle bir şey beklemek zaten şu anda saçma olur.
*Mısır politikasını, Suriye politikasını çatır çatır eleştirdim. “Türkiye’yi Cehenneme sürüklüyorsunuz” dedim. Eğitim çökmüş, medya yerlerde sürünüyor. Gençlik nereye gidiyor, belli değil. Ben partici değilim. Parti araçtır. Ben bir aracın peşinden koşturamam. Benim derdim hakikattir.
*Türkiye’de şu an seyreden manzara iyi değil. Türkiye’yi zor durumda bırakacak tutuklamalara kalkışılmaması gerekiyor. Berbat bir kamplaşma var. (...) Meselâ hain oluyor. Bu hainlik o kadar kolay değil. Bu berbat bir ortam... (Konuşan: Kübra Par, Habertürk, 11 Haziran 2017)
İlkokuldan son okula kadar eğitimi iyi olmayan bir memlekette başka şeyler iyi olur mu? Ya da ‘halkı okuyamayan’ idareciler başka neyi okuyabilirler ki?
Dert hepimizindir. Çareyi de birlikte arayalım ve bulalım.