Suriye’de ateşkes ilân edilmesi barış için umut vermişti, ama tehlikenin geçmediği anlaşılıyor.
Son günlerdeki saldırı ve bombalar sebebiyle bilhassa Halep’in, tam anlamıyla harap olduğu anlaşılıyor. Bir zamanlar “Ba’de harab’ül Basra” sözü, artık “Ba’de harab’ül Halep” şeklinde söylenebilir.
Suriye’de yaşananlar, “Biz daha önce bu filmi izlemiştik” dedirten cinsten. Irak’ta ve Afganistan başta olmak üzere pek çok ülkede benzer savaşları, kavgaları ve kargaşaları izlemedik mi? Bu ülkelere ‘demokrasi’ götürme iddiasındaki ‘büyük devletler’in önce menfaatlerini gözettiğine şahit olmadık mı? Elbette Suriye’de de savaş sona erip ‘barış’ gelecek, ama bunca yıldır işlenen cinayetlerin hesabını kim ödeyecek?
Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), bir açıklama yaparak Halep şehrine yönelik hava saldırılarını “vahşi saldırı” benzetmesi yaparak kınamış. KİK Genel Sekreteri Abdullatif bin Raşid ez-Zeyyani, KİK’e üye ülkelerin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ile Suriye’de ateşkesi gözlemleyen ülkelerden, bu gerilimin önüne geçilmesini ve acilen müdahale edilmesini de istemiş. “Masum sivillere karşı işlenen bu iğrenç suçu kınıyor ve bunu insanlığa karşı işlenen bir suç olarak addediyoruz” diyen KİK Genel Sekreteri’nin çağrısı bakalım karşılık bulacak mı?
Bu arada, Arap Birliği’nin Halep için toplanacağı açıklanmış. Bu toplantı, “Ba’de harab’ül Halep/Halep harap olduktan sonra” olacak olmuş olsa da inşallah netice alınmaya vesile olur. Çünkü her ‘savaş’ta olduğu gibi Halep’de de ölenlerin büyük çoğunluğu masum çocuklar, kadınlar ve siviller. Düşünün ki hastahaneler bombalanıyor ve geçen gün görev başında olan Halep’in tek ‘çocuk doktoru’ da öldü. Bu gelişmeler karşısında dünyanın sessiz kalması kabul edilebilir mi? “Güç dengesi” uğruna işlenen bu cinayetlere itiraz edilmesi gerekmez mi?
Halep’de sadece son 10 gündeki bombalama ve saldırılar sebebiyle 196 kişinin öldüğü ve 424 kişinin yaralandığı belirtiliyor. Hastane, pazar yeri gibi sivil yerleşim alanlarının ‘öncelikle’ olarak saldırılara maruz kalması acaba tesadüf müdür?
Başta Birleşmiş Milletler ve İslâm İşbirliği Teşkilâtı olmak üzere bütün yöneticiler, Suriye’deki yangını söndürmek için ‘su’ taşımalıdırlar. 2016 yılında bu kadar haksız, bu kadar adaletsiz bir savaşın devam ediyor olması ‘uygar dünya’nın ayıbıdır. “Büyük lider”lerin Suriye konusunda yanılmış olması da ayrı bir tesbit olarak karşımızda duruyor. Açıklanan son rakamlara göre 4 milyon Suriyeli evini ve yurdunu terk etmiş. Sadece Türkiye’ye gelen Suriyeli sayısı 3 milyon. Maalesef, dünya sadece Halep’in değil, Suriye’nin de ölümünü seyrediyor.
Bu çirkin savaş bir gün bitecekse, o gün bugün olmalı. “Büyük devletler” çirkin menfaatlerini bir yana bırakıp, insanlığın menfaatlerini gündemlerine almalı. Aksi halde uzun dönemde “büyük devlet”ler masumların arşa çıkan bu “ah”larının altında kalır.
Halep harap olmadan insanlığın harekete geçmesi için maddî ve manevî duâmızı eksik etmeyelim.