Hac, zengin olan Müslümanlara farz olan bir ibadet. Bununla birlikte zengin olan ve her isteyen de uygulanan kota sebebiyle hacca gidemiyor.
Suudi Arabistan ülkelerin nüfusuna göre bir rakam belirliyor ve daha fazla hacıyı kabul etmiyor. Hac ibadeti belli bir zamanda ve belli mekânda yapıldığı için kapasite tesbit edilmesi normal karşılanıyor. Bu bakımdan hacca gitmek isteyenler de haklı, kota koyan yetkililer de.
Fakat şunu en başta kabul etmek lâzım ki hacca da umreye de öncelikle nasib olanlar gider. Eğer nasib ise bir vesile olur ve görünüşte hacca gitme imkânı olmayanlar da bu mübârek mekânları ziyaret edebilir. Nasib değilse de hesapta olmayan mâniler ortaya çıkar ve parası olsa bile hacca gitme imkânı bulamaz.
Hacda kota olmakla birlikte yakın zamana kadar umrede böyle bir uygulama yoktu. Son zamanlarda umrelerde de yoğunluk ve izdihamlar başlayınca umreye de çeşitli sınırlamalar getirilmeye başlandı.
Suudi Arabistan yetkilileri 2. defa umreye gidecek olanlardan ‘ek vize ücreti’ taleb etmeye başlamış. İkinci defa umre yapmak isteyenlerden istenen para da az değil: 560 dolar! Umre fiyatlarının ortalama 1000 dolar civarında olduğu hesaplanırsa, Suudi Arabistan’ın taleb ettiği bu rakamın yüksek olduğu anlaşılır. Bu demektir ki ikinci defa umreye gidenler, ilk defa gidenlere göre yüklü miktarda para vermesi gerekecek.
Turizm firmaları da kendilerince haklı olarak taleb edilen bu rakama itiraz ediyorlar. Tepkilerini dile getirmek için imza kampanyaları da açanlar var.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy, Suudi Arabistan Hükümetinin umreye 2. defa gidenlerden almış olduğu 560 doların fazla olduğunu söylemiş. Ulusoy, seyahat acenteleri ve TÜRSAB’ın Suudi Arabistan’ın aldığı bu karara karşı olduklarını da belirtip, “Bu yapılacaksa da iki yıl, bir yıl ya da 6 ay önceden haber verilmesi gerekir. Umre başlayacak, Suudi Arabistan Hükümeti kalkıyor 560 dolar para istiyor. Biz bu konu ile ilgili Diyanet İşleri Başkanlığına yazı yazdık. Elimizden geleni yaptık.” demiş.
TÜRSAB Başkanı Ulusoy şunu da söylemiş: “Biz bu tarz yaklaşıma karşıyız. Ürdün’ün de Mısır’ın da karşı olduğu gibi. İran zaten umreye kimseyi göndermiyor. Ne yapmamız lâzım; biz şimdi 50-60 arkadaş toplanıp konsolosluğa gidip çelenk mi bırakacağız? Faydası varsa ağaç bırakalım. Ben faydası olacağı kanaatinde değilim. Bu konuyu sayın Cumhurbaşkanımız, Diyanet İşleri Başkanımıza aktardı.” (AA, 26 Ekim 2016)
Bu arada umreye ikinci defa gidenlerin nisbeti de yüzde 10 civarındaymış.
Önceliğin ilk defa umreye gidecek olanlara verilmesi elbette isabetlidir, ama ikinci defa gidenlerden talep edilen ek vize ücreti istenmesi de adaletli görünmüyor.
Asıl mesele gündeme geldiğine göre asıl hac yolculuğunun nasıl kolaylaştırılması gerektiği tartışılmalı. Kara yolu ile hac yapılması niçin gündeme gelmez? Hem hac yolculuğundan istenen uçak bileti fiyatları niçin çok pahalı?
Kotayı, sırayı anladık, ama kara yolu ve isteyenler için özel araçlarla hac yolculuğunun kapalı olması ve uçak bileti fiyatlarının çok yüksek olmasını anlamış değiliz. Bu yanlışlara itirazımız var ve düzelene kadar bu itiraz sürmeli.
Hacı sabır, hacı sabır, hacı sabır!