Kadın, çocuk ve aile çerçevesinde devam eden tartışmalar hem İslâm dünyasının hem de dünyanın en önemli meselesidir. Huzurlu bir dünya bütün insanların ortak hedefi olduğuna göre bunu temin edecek her türlü teklif de insanları ilgilendirir.
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (TASAM) organizasyonuyla İstanbul’da düzenlenen “Dünya Müslüman Kadınlar Zirvesi ve Fuarı” sonunda yayınlanan deklarasyonda da gündemdeki problemlere çare aranmış. Maddeler arasında yer alan ve anne babanın çocukları ahlâkî yönden donatması gerektiği tesbiti bilhassa önemli. Dünya bunu başarabilse muhtemeldir ki pek çok sıkıntı daha kolay aşılabilir.
Dünya Müslüman Kadınlar Zirvesi sonrası açıklanan deklarasyonda yer alan bazı tesbitleri aktarmakta fayda var:
Birkaç yıldır duymaya başladığımız ve son bir yıldır da yenisi eklenen “Endüstri 4,0” ve “Toplum 5,0” kavramlarının dünyanın dönüşümünü yönetmek açısından önemli başlıklar olduğu aşikârdır.
Bu küresel değişkenleri de dikkate alarak; İslâm Dünyasında Merkezî Rol Dağılımı ve Paylaşımı,Din, Dil, Tarih, Coğrafya Kardeşliğinin Karşılıklı Bağımlılıkla Desteklenmesi (...) vurgulanmıştır.
Toplumun bir kesiminde sorunlar yaşanırken, diğer kesimlerin sağlıklı olduğu düşünülemez.
Kadın haklarına dair ilk ciddî tarihî belgeler İslâmın temel metinleri arasındadır. Zamanla gelenek ve dinin birbirine karıştırılmasından kaynaklanan sorunlar, İslâma atfedilemez.
Evrensel kıstaslar ve kendi medeniyetimizin ilkeleri açısından kadın meselesinin çözümüne gerçekten katkı sağladığı tesbit edilen kavramlara sahip çıkılmalıdır.
İnsan kaynağı inşasında model rol olarak ebeveynlik müessesesine gereken önem verilmelidir. Ebeveyn, çocukların sadece biyolojik ihtiyaçlarını karşılayan kişiler olarak değil, onları ahlâkî değerler ve hayat ilkeleri ile donatan, dünyanın modern karmaşıklıkları ile yüzleşme gücüne sahip, üretken ve verimli nesiller yetiştirmek üzere akıllıca çalışan aktörler olarak düşünülmelidir.
Sınırları çizen, dinin temel ilkeleridir. İlkelerden taviz vermeden kesrette vahdeti sağlamak İslâm toplumunun medeniyet yorumu ve temsilinin yetkinliğini teyit edecektir.
Haksız şiddetin ve istismarın hiçbir türü normal kabul edilemeyeceği için, kadına yönelik şiddet ve istismar konularında tüm dünyada dikkat çekici faaliyetlerde bulunulmalıdır.
Tesbitler ve deklarasyonlar tek başına çare olmayabilir, ancak bu meselelerin bilhassa İslâm dünyanını gündemeni meşgul etmesi gerekir. İslâm en başta ‘insan’a değer verir. Bu değeri ortaya koyacak şekilde çalışmalar yapılabilse dünyanın diğer milletleri de gerçekleri, güzel misalleri görür ve hakikate teslim olur.
Açıklamada yer alan “Toplumun bir kesiminde sorunlar yaşanırken, diğer kesimlerin sağlıklı olduğu düşünülemez” tesbiti ve “kadın meselesinin çözümüne gerçekten katkı sağladığı tesbit edilen kavramlara sahip çıkılmalıdır” gerçeği bu noktadaki çalışmalarda dikkate alınmak durumundadır.
Kadın hakları diye yola çıkanlara, bu hakların gerçek anlamda İslâmda olduğunu fiilen göstermek İslâm ve Müslüman dün- yasının birinci vazifesidir. İslâm dünyası bu imtihanı kazanmalı vesselâm.