Herkesin bildiği üzere dünya üzerinde başına buyruk hareket eden ülkelerin lideri İsrail’dir.
Ne Birleşmiş Milletler’in kararlarını ne de başka uluslar arası kuruluşları dikkate almayan bu ülke, son olarak da Gazze’ye uygulanan ambargoya dikkat çekmek için yola çıkan kadın aktivistlerin gemisine el koymuş ve kendilerini de sınırdışı etmiş.
İnsan hakları eylemcisi ve Özgürlük Filosu’nun basın sorumlusu Ellen Huttu Hansson, gözaltına alındıktan sonra Çarşamba gününden beri (5 Ekim 2016) İsrail’deki Givon Hapishanesi’nde tutulan 11 kadın aktivistin sınır dışı edildiğini hatırlatmış.
İsrail, 2006’dan beri, yani tam 10 yıldır Gazze’yi abluka altında tutuyor. Ablukanın Gazze’yi ne hale getirdiğini orada yaşananlardan ve yardım dağıtmak için buraya giden sivil toplum kuruluşlarından dinlemek lâzım. Her halde “Açık hava hapishanesi” benzetmesi bile Gazze’de yaşanan sıkıntıları anlatmaya yetmez.
Daha önce de Gazze’deki ablukayı kırmaya çalışan filolar, gemiler yola çıkmıştı. İsrail her defasında bunları engelemiş ve bunu yaparken de dünya ile alay etmişti. Hele hele “Mavi Marmara” gemisine yönelik müdahale sırasında 10 kişi şehid olmuştu ki İsrail zulmünün zirve yaptığı bir hadiseydi. O saldırı sonrası kriz yaşanmış, Ankara ile Tel Aviv arasındaki ilişkiler kesilmişti. Aradan yıllar geçti ve Türkiye İsrail’le yeniden anlaşma imzalayarak “Mavi Marmara”yı bir anlamda unuttu.
15 kadın aktivistin 14 Eylül’de Barcelona’dan yola çıkarak başlattığı Gazze ablukasını sona erdirme gayreti İsrail’in hukuksuz müdahalesiyle sonlandırılmış oldu. Ne yazık ki İsrail’in bu tavrı gündem olamadı. Mavi Marmara’ya müdahale edilmesine haklı olarak itiraz edenler bu defaki hukuksuzluğa göz yumdu.
Kadın aktivistlerin Gazze konusunda öncülük yapması İsrail’i korkutmalı. Nitekim Strazburg’da soruları cevaplayan Koalisyon üyesi Chamberlain Regev şöyle demiş: “Dün gemimiz Aşdod Limanı’na çekildiği sıralarda Gazze’nin yeniden bombalandığını öğrendik. Gazze halkının ıztırabı saldırılar ve abluka nedeniyle devam ediyor, bunu biliyoruz. Pes etmeyeceğiz. Barışçıl eylemlerimize devam edeceğiz. Bu barışçıl eylemler, insanların dayanışmasının bir sembolü olmakla birlikte, hükümetlerimize İsrail’in faaliyetlerinin cezasız kalmaması için harekete geçmeleri konusunda baskı anlamı taşımaktadır.” (AA, 6 Ekim 2016)
BM’deki ‘beş büyükler’e güvenip dünyanın itirazlarını dikkate almayan İsrail, zayıf gibi görünen kadın aktivistlerin itirazını dikkate almak mecburiyetinde kalacak. Çünkü onlar çok inançlı, ‘ihlâslı’ ve kararlı görünüyorlar. Eğer özelde Avrupa’nın ve genelde de insanlığın ‘vicdan’ı uyandırılabilirse İsrail’in Filistin ve Gazze’de yaptığı zulümler bir çırpıda sona erebilir.
Tabiî ki Türkiye’yi idare edenlerin bu hadiseler sonrasında sessiz kalması da ibretlik. “Gazze’ye ambargo kalkmadan adım atmayız” diyenler bu sözlerini unutmuş görünüyor. Prensip olarak diplomatik yolların sonuna kadar takip edilmesi elbette önemlidir, ama Gazzelilere verilen sözler de unutulmamalı.
Uzun dönemde kaybeden İsrail, kazanan da Gazze ve Filistin olacak inşâallah.